Defteri bir kez daha açtığımda, sayfaların arasından katlanmış mektuplar döküldü.
Kimi yarım kalmış cümlelerle bitiyor, kimi hiç gönderilmemiş bir adrese yazılmış.
Kâğıtlara sinmiş mürekkep, yazanın elinin titrediğini belli ediyordu.
İlk mektubu açtım, harflerin arasından bir zamanın kokusu çıktı.
Yazanın kim olduğunu bilmiyordum, ama kelimelerden içimi titreten bir yalnızlık aktı.
Her satır, gidememiş trenlerin, söylenememiş kelimelerin ağırlığını taşıyordu.
Bu mektuplar, sadece birine değil, zamana yazılmış gibiydi.
Diğer sayfalarda başka yazılar, başka eller…
Kimi bir sevdayı anlatmış, kimi bir şehri, kimi kaybolmuş bir çocuğu.
Hepsinde ortak bir şey vardı: Yarım kalmışlık.
Bir mektup tam ortasından yırtılmıştı.
Altında ince bir not:
“Eğer bu satırı okuyorsan, bil ki ben de bir zamanlar aradım.
Ama bulamadım. Sen bul.”
Defteri kapattığımda içimde bir yük büyüdü.
Artık bu defter sadece benim hikâyem değildi.
Başkasının yarım bıraktığını tamamlamak için yola çıkmalıydım.
Sıradaki sayfa bana rüzgârın uğultusunu fısıldadı.
Başlık belli olmuştu: Rüzgarla Savrulan Sayfalar
Kayıp Defter 5. Bölüm – Devam Edecek