Hatice Hoca sabahı her zamanki gibi sessizlikle karşıladı
Pencerenin önünde duran fincandan ince bir buhar yükseliyordu
O buharın içinde bir kadın bir anne bir şair ve bir sır gizliydi
Çünkü onun için sessizlik sadece susmak değildi
Bazen en yüksek çığlık bir kadının sustuğu yerde başlardı
Masasının üzerindeki defter dün geceden kalma birkaç kelimeyle doluydu
Bir mısra şöyle diyordu
Kadınlar bazen kelimelerden yorulur ama kelimeler onlardan hiç vazgeçmez
O cümleyi okudu derin bir nefes aldı
Çünkü kendi sesini o satırda bulmuştu
Ne bir eksik ne bir fazla tam da içindeki yankıydı
Yıllardır sustuğu cümleler vardı
Kâğıda her dokunuşunda o sessizlik biraz çözülür biraz da derinleşirdi
Kalemi sanki bir yara yerine pansuman yapar gibi tutardı
Her harf geçmişin bir izi her noktasız satır söylenememiş bir hikâyeydi
Bir gün öğrencilerinden biri ona sormuştu
Hocam neden şiirlerinizde kadınlar hep sessiz
Gülümsemişti sadece
Cevabı saklıydı yıllardır kaleminin ucunda
Ama o gün söylemişti ilk defa
Kadın bazen konuşmaz sadece yazının gölgesinde yürür demişti
Akşam olduğunda odasının duvarlarına günün yorgunluğu sinmişti
Ama o her zamanki gibi defterini açtı
Bu kez kendine yazıyordu
Ne bir aşka ne bir hayale sadece var oluşun ağırlığına
Ve yazdı
Kadın olmak kelimelerle değil sessizliğiyle anlaşılmaktır
Kalemi yavaşça bıraktı
Kahvesinden bir yudum aldı
Pencereden dışarı baktı
Gökyüzü kararıyor şehirde binlerce ışık birer mısra gibi yanıyordu
İçinden hafifçe fısıldadı
Bazı şiirler sesle değil sabırla yazılır
Ve o gece Hatice Kılıç’ın mısralarında sessizlik bir kez daha kadın oldu
İsmail Gökkuş devam edecek