Her Yer Kerbela

                                                                           HER YER KERBELÂ

Kısa kısa:

Kerbela olayı, İslam dünyasının kanayan bir yarasıdır. Olay; 680 yılında Emevi Emiri Yezit ile Hz. Muhammedin torunu Hz. Hüseyin arasında Kerbela denilen bölgede yaşanmıştır.

Yezit, 4500 kişilik ordusuyla 70 kişilik Hüseyin’e savaş açmıştır. Hüseyin ve yoldaşları günlerce aç ve susuz bırakıl-mış; sonra okçu atışlarıyla hepsi şehit edilmiştir.

Bu vahşi olay hiç kuşkusuz güç ve iktidar savaşıydı. Hilafet makamının zalimlerin eline geçmesini istemeyen Hüseyin, bu davanın öncü aktörü olmuştur. Bu kan donduran menfur hadise, yüzyıllar boyu Kerbela matemi olarak vicdanlara kazınmış; özellikle Şia ve ülkemizde Alevi kesimlerce gözyaşlarıyla anılmaktadır. Sünni kesim de elbette bu hunharca işlenen katliamdan derin üzüntü duymakta ve Yezid’i lanetlemektedir ancak özel bir gün olarak görmemiştir.

Çin devleti de 1949 yılında masum Uygur Türklerine yönelik şiddet ve soykırım uygulamıştır. Soykırım politikaları, “Terörle Mücadele” adı altında yürütülmüştür. Bu soykırım politikaları öyle acımasız uygulanmıştır ki; kızlara ve kadınlara tecavüz edilmiştir. Erkek çocuklarının sünnet olmaları engellenmiştir. Uygur kızlarının Çinli erkeklerle evlenmeleri şart koşulmuştur. Politikalara baş eğmeyen Uygur Türkleri “Konsantrasyon” kamplarına alınmış, Türkleri ikna edinceye kadar insanlık dışı işkenceler yapılmıştır. Böylece Türkler asimile edilmiş, Çin dili kullanılma zorunluluğu getirilmiştir. Türk aydınları da birer birer ortadan kaldırılmıştır. Bu vahşete rağmen pek çok Türk, Türklüğünden ve inancından asla taviz vermemiştir. Bu vahşet, günümüzde de sinsice devam ediyor fakat dünya insanlığı ve ülkem yönetimi bu vahşeti soğukkanlılıkla ve ikiyüzlülükle seyretmeyi tercih ediyor!

Kızılderili soykırımın kapısını açan Kristof Kolomb denilen alçak denizci, 1492 yılında Amerika Kıtasını bulduktan sonra Kızılderililerin yaşadığı topraklarda zengin maden yataklarının olduğunu öğrenince; batı dünyası, Kızılderilileri katletmeye başladılar. Oysa Kızılderililer son derece barışçıl ve misafirperver bir kavimdi. Bunu o dönem batılılar da dile getirmiş; eserlerinde yer vermiştir.

Batı emperyalizmi, soykırımın tüm kurallarını yerliler üzerinde uyguladılar. Kızılderilileri yurtlarından kovdular. Kızıl-derililer atalarının yurdu olan Missisipi Nehri’ne göç etmeye zorlandılar.

BM’in girişimleri sonuç verdi ve uluslararası anlaşmalar yapılarak Kızılderililere bazı haklar verildi. Kızılderililere ABD vatandaşlığı yanında, devlet kurumlarında, kendi tarlasında veya kendi işinde çalışmalarına izin verildi.

ABD ile Kızılderililer çok defa savaştılar. Bazı savaşlarda Kızılderililer üstün geldi ama bu mücadelenin geneline bakıldığında ABD ve batılı devletler karşında Kızılderililer yenilmekten kurtulamadı. Kızılderilileri bir an önce yok etmek için her bir Kızılderili başı için büyük ödüller konuldu. Eli silah tutan batılılar; özellikle İspanyollar Kızılderili avına çıktılar ve çok sayıda Kızılderiliyi katledip kafa derilerini yüzdüler!

Hep yanlış bilinir, “Kızılderililer kafatası derisi yüzer” diye. Aslında o dönem vahşi batı, yakaladıkları Kızılderililerin kafataslarını yüzüyorlardı!

O dönemden bu döneme, bazı batılı ülkeler ve dünyanın başka ülkeleri ABD’nin Kızılderili soykırımı yaptığını açıkça söylemiş; sayısal verilerle soykırımın tüm yönlerini raporlarıyla ifşa etmiştir. Ancak küresel güç haline gelen ABD, hiçbir zaman bedel ödemedi. Oysa Alman Hükümeti, Nazilerin Yahudi katliamının bedelini ödemişti!

Bu soykırım silsilesinde es geçemeyeceğim bir katliam daha var:

Myanmar'da Arakanlı Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve insan hakları ihlalleri 1970'li yıllara dayanmaktadır. 1970'lerden beri Arakan halkına hükûmet ve milliyetçi Budistler düzenli olarak saldırılar gerçekleştiriliyor.

2016'nın sonlarında, Myanmar silahlı kuvvetleri, Arakan Eyaleti’ndeki Müslümanlara geniş çaplı baskı uyguladı. Myanmar Ordusu'nun etnik temizlik ve soykırım yaptığı, Birleşmiş Milletler teşkilatları, Uluslararası Ceza mahkeme-si yetkilileri, İnsan Hakları grupları, gazeteciler ve hükûmetler tarafından dile getirildi.

Birleşmiş Milletler raporlarına göre Arakanlı Müslümanlara infaz, bebek katliamları ve toplu tecavüzler uygulanmış, ayrıca bazı işletme ve okullar kundaklanmış, gazeteciler ve aydınlar katledilmiştir. Uluslararası Örgütler, bu vahşeti raporlarına taşımış ancak Myanmar Hükümeti bu olayları “abartılı” bulup, görmezden gelmiştir. Ancak 2017 yılının sonlarında, Daimi Halk Mahkemesinin yedi üyeli bir paneli, Myanmar ordusunu ve otoritesini Arakan ve Kaçin azınlık gruplarına karşı soykırım suçundan suçlu buldu.

Ağır baskılar ve katliamlar sonucunda Arakanlı Müslümanlar, Bangladeş’e, Hindistan’a, Tayland’a ve Malezya’ya göç etmek zorunda kaldılar. BM’in ve Uluslararası Af Örgütü gibi örgütler, soykırımın durdurulması ve göç eden Müslümanların Arakan’a dönüşlerinin sağlanması çağrısında bulunmuştur…

Başlangıcı 1897 yılına dayanan Filistinli soykırımı giderek yaygınlaşıyor. İsrail’in sürekli güç kazanmasının bir se-beninin de Araplar arasındaki çatışmalar olduğu da dikkatlerden kaçmamalı.

1967 yılında patlak veren Arap-İsrail savaşında; diğer adıyla altı gün savaşlarında İsrail galip gelmiş, Filistin’e ait olan toprakları işgal etmeye başlamıştır.

Son yapılan açıklamalara göre İsrail’in soykırımcı tutumu sonucunda 61 bin Filistinli hayatını kaybetmiştir ancak bu rakam görünen ölü sayısıdır. Binlerce bina enkazı altında daha fazla Filistinli cesedi bulunmaktadır. Son bir hafta içinde açlıktan ölen çocuk sayısının 2 yüzü geçtiği söyleniyor.

Gözünü kan bürümüş Netanyahu denilen domuz, soykırımcı olmakla suçlanıyor; kırmızı bültenle aranıyor ancak batının ikiyüzlülüğüne bakınız ki, aradığı bu cellat ile ikili ilişkiler kurup, Ortadoğu Coğrafyasını GOP’a uygun hale getirmenin planlarını yapıyorlar…

Hülasa; benim için insanların ülkelerinde katledildiği, sürgünlere yollandığı her yer Kerbela’dır. Bu vahşetlere dini ve ırki bir anlayış yüklemek bence doğru değildir. Vahşet ve soykırım, insanlığın ortak derdi olmalı; tüm insanlık ve devletler yeryüzünde baş gösteren soykırımlara karşı ortak tavır koymalıdır. İnsanlık ancak bu anlayışla bu barbar-lıktan kurtulabilir...


 


( Her Yer Kerbela başlıklı yazı Halit Durucan tarafından 8/7/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu