Deneme / Sevgi ve Aşk Denemeleri
Eklenme Tarihi : 21.08.2025
MİLENALAR BUGÜN DE KAFKASIZ
“Âşık olduğu kadınla yan yana
yürümek, yürüyebilmek. Ne büyük saadet, ne büyük nimet.. Gözlerine bakmaya
cesaret edemese de onun tüm geçekliği ile yanında olması bir aşığı mutlu etmek
için yeterli sebep.” Franz Kafka
Mürekkebin büyüsü, çok eski
yıllarda M.Ö.1200’lerde, Çinlilerin evlerin bacalarındaki isleri itina ile
toplamalarıyla başladı. İslerin içerisine hayvansal tutkal ve su karıştırılarak
elde edilmiş bu kaliteli sıvı kim bilir kaç Milena’nın kalbini çalmayı
başarmıştır!
İstenilen her gün ve her an
telefonu eline alıp hiç zahmetsizce bir sms yollamak mektubun hazzını verebilir
mi? Milena ve Kafka gibi dile kolay beş yıl mektuplaşıp, birbirlerini sadece üç
kez görebilmiş iki ruhun beyaz sayfalara hasretin gümüş iplerini dokumaları
inanılmaz geliyor. Böyle bir adanmışlık ve heyecanlı sürükleniş her kadına ve
her erkeğe her zaman nasip olmaz. Yıllar içerişinde mürekkebi solgunlaşan,
belki özlemin dayanılmaz olduğu anlarda kirpiklerden dökülen ruh yağmurları
sayesinde bazı cümleleri okunmaz hale gelen, dokunmaktan eprimiş ve beyazdan
beje dönmüş kağıt parçaları..
Mektup aşkı ve mektup âşıkları
başka hiçbir aşka benzemezler. Dünyayı olduğu gibi görmek onlara ızdırap gibi
gelir. Mürekkebin görmezden gelemediği her yüz ifadesi, zaman geçtikçe daha da
irdelenen duygu teşbihleri, ilk mektuptan birbirlerine ait olduklarını
hissettikleri mektuplara kadar ruhun mavinin tonlarına boyandığı kocaman bir
okyanusa dönüşürler. Yandığını tüttüğünü közden küle döndüğünü söyleyen herkes,
susup durmayı ve beklemeyi, üşümeyi donmayı sonrasında damar damar eriyip suya
okyanusa genişlemeyi başaramaz.
Yakmaya, silmeye, yırtıp atmaya
kıyılamayan mektuplar hala nefes alıp ruhumuzun havalandırmasında kanatlarını
duvarlarımıza sürmeye devam eder. Giderek kanatların duvarda bıraktığı izler
duvarın eski rengini bile kaybeder. Mürekkebin çivit mavisi adımları
zihnimizdeki vadileri, tatlı su pınarlarını, gelincik tarlalarını, yıldızların
asılı durduğu rüya ülkesini daha da belirginleştirir. Yaşanılanla yaşanmak
istenen kıran kırana bir yarışa kapılır. Gerçeğin yavanlığı, mürekkebin
uzanabildiği hiçbir yere ulaşamaz. Yazdıkça sırlanan, kelimelerin esareti
bıraktığı ve özgürlüğün cümlelerde tadılmamış ilahi bir yolculuğa çıktığı yerde
kim olmak istemez ki!
Milena; sen gittikten sonra yeni
Milenalar Kafkalarını özlemeye ve senin yaşadığın uzaktaki dip dibeliği
tazelemeye devam ediyor. Seni o kadar iyi anlıyorum ki, tüm güzellikler bir
tufanın diğer tarafında ve sen de karşı taraftasın. Mürekkebin her gün
dokunduğu ve bazen de dayanamayıp küçücük bir buse kondurduğu parmakların, seni
vücudu soğuduğu o güne kadar seven erkeğin saçlarında dolaşmayı nasıl deli gibi
arzulamıştı kim bilir?
Mavi Yılldırım