Milenalar Bugün De Kafkasız




   MİLENALAR BUGÜN DE KAFKASIZ

 

“Âşık olduğu kadınla yan yana yürümek, yürüyebilmek. Ne büyük saadet, ne büyük nimet.. Gözlerine bakmaya cesaret edemese de onun tüm geçekliği ile yanında olması bir aşığı mutlu etmek için yeterli sebep.”  Franz Kafka

 

Mürekkebin büyüsü, çok eski yıllarda M.Ö.1200’lerde, Çinlilerin evlerin bacalarındaki isleri itina ile toplamalarıyla başladı. İslerin içerisine hayvansal tutkal ve su karıştırılarak elde edilmiş bu kaliteli sıvı kim bilir kaç Milena’nın kalbini çalmayı başarmıştır!

 

İstenilen her gün ve her an telefonu eline alıp hiç zahmetsizce bir sms yollamak mektubun hazzını verebilir mi? Milena ve Kafka gibi dile kolay beş yıl mektuplaşıp, birbirlerini sadece üç kez görebilmiş iki ruhun beyaz sayfalara hasretin gümüş iplerini dokumaları inanılmaz geliyor. Böyle bir adanmışlık ve heyecanlı sürükleniş her kadına ve her erkeğe her zaman nasip olmaz. Yıllar içerişinde mürekkebi solgunlaşan, belki özlemin dayanılmaz olduğu anlarda kirpiklerden dökülen ruh yağmurları sayesinde bazı cümleleri okunmaz hale gelen, dokunmaktan eprimiş ve beyazdan beje dönmüş kağıt parçaları..

 

Mektup aşkı ve mektup âşıkları başka hiçbir aşka benzemezler. Dünyayı olduğu gibi görmek onlara ızdırap gibi gelir. Mürekkebin görmezden gelemediği her yüz ifadesi, zaman geçtikçe daha da irdelenen duygu teşbihleri, ilk mektuptan birbirlerine ait olduklarını hissettikleri mektuplara kadar ruhun mavinin tonlarına boyandığı kocaman bir okyanusa dönüşürler. Yandığını tüttüğünü közden küle döndüğünü söyleyen herkes, susup durmayı ve beklemeyi, üşümeyi donmayı sonrasında damar damar eriyip suya okyanusa genişlemeyi başaramaz.

 

Yakmaya, silmeye, yırtıp atmaya kıyılamayan mektuplar hala nefes alıp ruhumuzun havalandırmasında kanatlarını duvarlarımıza sürmeye devam eder. Giderek kanatların duvarda bıraktığı izler duvarın eski rengini bile kaybeder. Mürekkebin çivit mavisi adımları zihnimizdeki vadileri, tatlı su pınarlarını, gelincik tarlalarını, yıldızların asılı durduğu rüya ülkesini daha da belirginleştirir. Yaşanılanla yaşanmak istenen kıran kırana bir yarışa kapılır. Gerçeğin yavanlığı, mürekkebin uzanabildiği hiçbir yere ulaşamaz. Yazdıkça sırlanan, kelimelerin esareti bıraktığı ve özgürlüğün cümlelerde tadılmamış ilahi bir yolculuğa çıktığı yerde kim olmak istemez ki!

 

Milena; sen gittikten sonra yeni Milenalar Kafkalarını özlemeye ve senin yaşadığın uzaktaki dip dibeliği tazelemeye devam ediyor. Seni o kadar iyi anlıyorum ki, tüm güzellikler bir tufanın diğer tarafında ve sen de karşı taraftasın. Mürekkebin her gün dokunduğu ve bazen de dayanamayıp küçücük bir buse kondurduğu parmakların, seni vücudu soğuduğu o güne kadar seven erkeğin saçlarında dolaşmayı nasıl deli gibi arzulamıştı kim bilir?

 




 

                    Mavi Yılldırım

 

 

 

 

    

( Milenalar Bugün De Kafkasız başlıklı yazı MaviYıldırım tarafından 21.08.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu