
Her Yağmurda Yeni Bir Alfabeyle
Boynumda öpücüğünün haritası
Her ısırığın bir sınır her damarımsa bir nehir
Ben ki toprağa sayıkladım dilimle adını
Kurşunlara dizerlerken heceledim sessizce
İki adım biri çöl biri buz
Erimezsin diyorlar
Oysa biz yürüdükçe çoğalıyor ayak izlerimiz
Kum saatine dönüşen kalplerimiz
Zamanı yeniden sayıyor
Afrika bir yara Asya bir düğüm
Avrupa’nın cebinde paslı anahtarlar
Her sabah kurşun yerine güneş doğuyor içimize
Ama akşam olunca kanatlarımızı sayıyorlar
Bir eksik, diyorlar, uçmazsınız diyorlar
Böylece düşüyor mısralar gökyüzünden gönlüme
Kırık kanatlarımızın gölgesi şiir oluyor
Söylesek, bir dize daha
Taşlar çiçeğe zincirler suya dönüşecek
Sussak bile toprak anlıyor
Her tohum bir kurşunun sırrını taşıyor
Gecenin mürekkebinde yazılıyor harflerimiz
Her nokta bir yıldız her virgül bir sığınak
Rüzgârın dişleri kemiriyor sınır taşlarını
Dilimizdeki tuz okyanuslar ise gözyaşım.
Üçüncü adım ateşin üstünde dans.
Ayak tabanlarımızda çatlak yaralar
Ellerimizle yoğuruyoruz karanlığı
Her parmak izi bir isyanın koordinatı
Güney Amerika’nın saçlarına takılıyor kurşun
Antarktika’nın buzları eriyor sessizce
Sabahları güneşi saklıyoruz ceplerimizde
Akşamları sayıyorlar bir fazla soluk alan var
Böylece düşüyor kelimeler yeraltına
Kök oluyor taşı deliyor suya ulaşıyor
Sussak bile çınlıyor çöllerde sesimiz
Kum fırtınaları ezberliyor şiirimizi
Bir mısra daha
Dağlar eğiliyor dizlerimin üstüne
Nehirler boynumdaki yarayı öpüyor
Diyorlar ki ölüler konuşmaz
Oysa toprak anlatıyor hepsini
Her yağmurda yeni bir alfabeyle
Mehmet Aluç