Köyün yolları taşlarla döşeliydi, ama benim kalbim hep aynı yola çıkardı çeşmeye
Çünkü o hep oradaydı Gözlerinde sabahın berraklığı vardı, ellerinde ise hayatın telaşı
Ben testimi doldurmak için eğildiğimde onun yansımasını sudan izlerdim
Bir anlığına, ikimizin de aynı suya bakıyor olması bana dünyanın en büyük mucizesi gibi gelirdi
Ama dudaklarım kilitliydi
Konuşmak istesem dilim taş kesiliyordu
O sadece suyun akışına bakar ben ise onun kalbime bıraktığı izlere
Göz göze geldiğimizde, saniyeler yıllara dönüşüyordu
Ama o, bakışını hızla kaçırıyordu.
Ben mi yanılıyordum? Yoksa o da içinde bir şeyler mi gizliyordu
Ellerim titrerdi. Testiden damlayan her su tanesi, sanki içimdeki heyecanı ele veriyordu.
Onun yanında susmak, dünyadaki bütün kelimelerden daha ağır geliyordu bana.
Ve ben o gün anladım:
Suskunluk da bazen bir çığlıktır.
Ama duyabilecek kulak ister
İsmail Gökkuş
Devam Edecek