Gece yarısı odaya döndüğünde defteri masanın üzerinde buldu.
Oysa onu çekmeceye kilitlemiş, anahtarı cebine saklamıştı.
Fakat defter, sanki kendi ayaklarıyla yürümüş gibi yeniden masaya çıkmıştı.
Sayfalar tek tek çevriliyor, görünmez bir el satırları yazıyordu.
Harfler artık yalnızca kâğıtta değildi.
Sayfalardan taşarak odanın köşelerine siniyor, duvarlarda kıvrılıp bükülerek gölge oyunlarına dönüşüyordu.
Adam gözlerini kısmaya çalıştı ama gölgelerin şekillendiğini gördü:
Bir yüz, bir el, bir siluet…
Harfler kâğıttan taşmış; gölgelerin dili olmuştu.
O, bakmaktan korksa da harfler bakılmayı istiyordu.
Her kıvrımda yeni bir sır, her gölgede yeni bir tehdit gizliydi.
Bir gece gölgelerden biri odanın duvarını aşıp koridora süzüldü.
Ardından kapı gıcırdayarak açıldı.
Genç adamın içi titredi ama geri duramadı;
Peşinden gitmek zorundaydı.
Gölge onu dar sokaklardan, kırık duvarların arasından geçirerek terk edilmiş bir kütüphaneye götürdü.
Kapısı sarkmış, rafları çürümüş, toz ve küf kokusu duvarlara sinmişti.
Gölge, rafların en karanlık köşesinde duran kalın, eski bir kitabı işaret etti.
Adam kitabı açtığında sayfaların bomboş olduğunu gördü.
Ama boşluk uzun sürmedi.
Duvarlardaki harfler birer birer sıyrıldı, süzülerek sayfalara yerleşti.
Boş kitap canlanmaya başlamıştı.
Gözlerinin önünde beliren ilk satır şuydu:
“Gölgelerin yazdığı kelimeler asla silinmez.”
Adam dehşetle kitabı kapattı.
Fakat artık çok geçti.
Gölgeler onun peşindeydi.
Her nereye giderse gitsin, duvarlarda saklanan harfler nefesini takip ediyor, gözlerinin içine bakıyordu.
📌 Devam Edecek – İsmail Gökkuş