
Modern toplumun karmaşık dinamikleri içerisinde, en saf ve en temel insani duygulardan biri olan sevgi dahi, acımasız bir pazarlık ve çıkar mekanizmasının dişlileri arasında öğütülme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Sevginin "demoralize edilmesi," yani özünden koparılıp değersizleştirilmesi, özellikle tüketim kültürü ve bireysel menfaatlerin yüceltildiği bir çağda, kaçınılmaz bir toplumsal olgu olarak karşımızda duruyor.
Kapitalizmin ve tüketim toplumunun en çarpıcı etkilerinden biri, yalnızca somut nesneleri değil, aynı zamanda soyut kavramları ve duygusal ilişkileri de birer metaya dönüştürmesidir. Sevgi, ne yazık ki bu metalaşmadan payını almıştır. Artık bir ilişki kurarken, bilinçli ya da bilinçsizce, karşıdaki kişinin "piyasa değeri" hesaplanmaktadır: kariyeri, sosyal statüsü, ekonomik gücü, hatta fiziksel çekiciliği... İlişki, duygusal bir bağ kurmaktan ziyade, bir tür "yatırım" olarak görülmeye başlanmıştır. Bu yatırımın getirisi (menfaati) beklentileri karşılamazsa, ilişkinin "değeri düşer" ve kolayca vazgeçilebilir bir hale gelir.
"Çıkar ilişkisi" kavramı genellikle olumsuz bir çağrışım yapsa da, bazı sosyolog ve psikologlar tüm insan ilişkilerinin temelinde bir tür fayda alışverişi olduğunu savunur. Ancak burada kritik ayrım, ilişkinin temel motivasyonudur. Saf sevgi; karşılıksız verme, diğeri için iyi dileme ve koşulsuz kabul üzerine kuruludur. Menfaate dayalı ilişkide ise, sevgi maskesinin altında gizlenen bir beklenti, bir amaç vardır.
Bu tür ilişkilerde, sevilen kişi bir amaç değil, amaca ulaşmak için kullanılan bir araç haline gelir. Menfaat ortadan kalktığında veya daha cazip bir menfaat belirdiğinde, sevginin de anında buharlaşması, onun ne kadar "yapay" olduğunu gözler önüne serer.
Sevginin menfaat için demoralize edilmesi, yalnızca bireysel ilişkileri zehirlemekle kalmaz, toplumsal güveni de sarsar.
Sevginin metalaşmasına karşı koymak, bireyin kendi içinde bir direniş başlatmasıyla mümkündür. Bu, bir "ticaret anlaşması" yerine, karşılıklı saygı, empati ve koşulsuz kabulün teminat olduğu ilişkileri aramayı gerektirir. Gerçek sevgi, demoreze edilemez, çünkü onun değeri, bir pazarlık masasında değil, iki ruhun karşılıklı ve özgür iradesiyle kurduğu derin bağda saklıdır. Menfaatler geçicidir; ancak saf sevgi, en çalkantılı çağlarda bile insanın tutunabileceği en güçlü dayanak olmaya devam edecektir.