Seni arıyorum gönül hücremde. Kalbimin ürkekliğini aşan, coşkun hayatın kendisinde seni bulmaya çalışıyorum. Aranıyorum da bir yandan; yargı sofralarında cesaretim, esaretim ve kayıp saadetim aynı anda sorguya çekiliyor. Seni arıyorum sevgilim, gönül dünyamın düzeninde bir serçeye hasret kalmadan önce. Uçmak istiyorum sana, kollarına; gönlünün tuzaklarına düşmek istiyorum.
Seni arıyorum içimdeki mayın tarlasında, bir günah çukurunda. Ayıp olursa diye çok sevmek; dozunu kaçırırken düşerim diye korkumdan, seni arıyorum idil rüzgârlarda. Sözcüklerden yapılmış bir gemiye binip buralara kadar geliyorum. Misafirliğin deminde nem tutuyorum; çocuklara oyuncak, hastalara şifa, yaralara pansuman oluyorum. Kocaman bir evrende her şeye dönüşüyorum — seni kaybetmeden önce.
Nefretin kıyısında, yalınayak dolaştığım denizlerin hesabını şimdi gecenin kendisi soruyor bana. “Sen gecesin,” diyorum içimden, “denizle ne işin var?” Ama soramıyorum.

Her seferinde yakamozsuz, tatsız, tuzsuz ve sensiz bir denize düşüyorum. Sende kaybolurken, vücudumun diri kalma çabasında, bir larvanın bir daha büyüyememe korkusuna dönüşüyorum.  

        Tutukluyum senin sensizliğinde; kalbimin kelepçesinde, anahtarını unutan bir suçlu gibiyim. Karakollar beni müsait bir yerde sensizliğe teslim ediyor. Hücrelerinde ağırlanırken bir daha senin tarafından sevilememeyi yaşıyorum.
Şen bir dulun, kısmetini bekârlara pay ettiği yalanlarda deveye hörgüç, sana beni sevmen için hep güç oluyorum. Mutsuzluktan başım dönüyor, midem bulanıyor kauçuk zaferlerin ortasında. Âşıklara sevişmeyi fıtrat; bana ise sensizliği densiz bir gülsuyu sayıyor bu evren. Bu yüzden saçmalıyorum. Yazarın tıraşı kelimeler oluyor; tertemiz, pür pak, gelişigüzel bir sevişte sana vuruluyorum.
Seni arıyorum sevgilim; yokluğuna gemi, varlığına kaptan olamadığım şu kocaman evrende. “Aradığınız aşığa ulaşılamıyor,” diyor bir ses sonra. “Onu yeller, eller, yalan aşklar kapmış.”


Sonunda buluyorum seni aşkım; aşkın kendisi olduğun kalbimde. Girift bir “merhabaya grotesk bir “hoşça kal” bırakıyorsun her gece. Ay, bedenimde donuyor; güneş sensizliğimi bir kez daha haklı çıkarıyor. Yeni gün, her defasında biraz daha doğuyor. Bak, yazdılar beni kaderin ifşasında. Çıplak kelimelerim yakalandı. Aşk böceklerinin namusu lekelendi. Seni bana bir daha doğurmazlar.

( Sensizliğin Kelepçesi başlıklı yazı dilara aksoy tarafından 24.10.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu