Yağmur odama girmiş. Yağmur odamda bekliyormuş. Gözlerimi yağmurdan alamıyorum. Sarı saçlarını her zaman olduğu gibi at kuyruğu bağlamış. Gözleri puslu yarınlara uyanmış. Su gibi kızdın diyorum aynada bakan güzel kıza. Su gibi akıyordun baharlara neşe kata kata. Kahverengi gözlerinin bir gün toprağa bu kadar yakın olacağını düşünmeden uçuyordun kelebek kanatlarımla. Kahveler, çaylar neşeyle atılan kahkahalar. Birer birer cılız cılız terk ettiler. Yağmur o kadar Coşkun ki geceden ve heceden kalma. Ne kadar susuyorsam o kadar şiddetli akıyor Yağmurlar demir kalkanlarım arasından daha bir haşmetle sızıyorlar içeriye. Sağanak sel oluyor yağmur ıslanıyor gözlerimde. Karşılama törenini beklemeden akıyor oluk oluk oluklar arasından ki delikler arasından. Geçmişe ait tüm yükleri söküp atarcasına. Zile basmadan gelmişken ayakları çamurlu yirmi, otuz kişilik baskın gür sesler arasından aralıyorum perdemi gün ışığını içeri doldurmak istercesine. Sahi uyumayalı kaç gece oldu. Yirmi, otuz belki de bir kaç ay, yıl... Bilemiyorum, sayamıyorum artık günleri. Acıyor canım her zamankinden daha bir yüklü. Yağmur hayatımda en komediyaya hazırlanırcasına girmişken hayatıma bir de ayaklarını uzatmış küstah küstah sırıtıyor otuziki dişi aralı. Kendimi kendi odamda yalnızlaştırıyor bre şerefsiz git de gülümsemem girsin içeri diye haykırasım var lakin o da yersiz Gülüşlerim kaybolmuş, umutsuz ev kadınları gibi çaresiz kaldığımla kalıyorum bir başıma. Kedim yok, köpeğim yok! Öyle bir başına. Yazıyorum satırlara, satırlar yazlık ev gibi bir açılıyor kelimeler arasından bir kapanıyor. Sahi denizlerde pek tatsız bu aralar. Işıldamıyor Penceremden Asi ve mavi. Yola çıkıyorum... Yanıma aldığım heybemdeki yalnızlık ile sohbete dalarken gözüm dalıyor çoook uzaklara. Bakıyor bana benden kalan yadigara. Dalıyorum inceden inceye. Bir ses "dalma öyle uzaklara! Boğulursun yoksa sonra" başımı sallıyorum umarsızca. Bir yandan meraklı bakışlar alkış çalarcasına uzatıyor pencereden kaba, saba sözlerini ellerinde yemişler. Heyecanla uzatıyorum elimi bir kaç kelimelik alıp tadına bakayım diyorum demesine de yakışmıyorlar bana be usta. Sanki ilk kez geldim buralara. Alışık olmadığım kıyılar buralar. Dertlere defter yapıyorum yazıyorum, yazamıyorum yarınlara sert sert bakıyorlar "alda şu Satırlarını, git buralardan. Sevilmiyorsun" deftere sorumluluk veriyorum ustaca hallere bürünerek. Hadsizlik işte. Hıhhh "sen bilirsin" diyemiyorum bu defa. Dertlere! Sorunlara, sorumluluklara merhaba dercesine hayata sarılıyorum son bir kez daha.
Sabah olunca aceleyle kalkıyorum yerimden. Yatak soğuk, sarılıyorum salya sümük yastığıma. Bu aralar "pek alıştın sen salya sümük ağlamalara" der gibi kaçıyor yastık. "sen de mi be yastık" diyorum acınası halime aynama bakarak. Keskin kahve gözleri acınası karasında. Simsiyah, nefret var içinde,öfke,ateş. Korkuyorum bu defa. Çok derinden korkum. Hiç olmadığı kadar, kadere isyan edesim var. Madolyon terse dönmüş bir kez daha yakmıştı canımı. Fakat bu defa en şiddetli darbeyi vurmuş. Canım yanıyor Kanarcasına. Öyle çabuk hazırlanıp çıkamıyorum evden bu defa. Dedim ya Yağmurlar odama dolmuş. Sağanak yağış var odamda. Arada bir kızıversem de kendime "kalk toparlan, yakışmıyor bu sana" ama bu defa ağlayasım var geceden sabaha. Onlarda beni özlemişler. Kaç yıldır uğramıyorlardı nede olsa yanıma. Özlemişler belli ki doyamadık sarılmalara. Sesimin tonu titriyor. Tozlu ve unutmuş titreşmeleri konuşamıyor hala. Öyle anlatmaz ki her derdi, tasayı alışık değil dili. Saklamış onca yıl tüm herşeyi nasıl anlatsın bir çırpıda öyle minikserçenin şakıması gibi. Şakıması bekleniyor oysa. Gözlerimi yağmurdan alamıyorum daha bir derin bakıyorum ona. Bir gözü tuzlu! Bir diğeri tatlı. Vay canına. Gözyaşları da tat veriyor arada sırada. Gülümsüyorum aynada bakan halime. Her gözyaşını da içmesene öyle kana kana susamışçasına. Ehh hayat pek uysal davranmadı bana. Ama her daim dimdik durdum karşısında güçlü, onurlu, saygın ve elit. Şakır şakır şapır şupur yalama yapanlara inatla güldük geçtik her defasında. "Güçlüyüm bunu da hallederiz be dostum sen tut bakim elimi" dediğim her defasında daha bir ezildim ve ezdim kendimi unuturcasına. Ama ya sende Öyle güzel, öyle doğal, öyle duygulu bakma bana öyle alışık değil bu bünye dalarım bak sana bu kafayla. Sonra acıdı desende bakmam gözünün yaşına sana da gelir bu yağmurlar sonra bir gün odandan çıkamazsın unutma. kapıdan benim çıktığım gibi çıkamaz da kalırsın bir başına. Eee dostun dostuna yaptığını yapmaz bir dost, eşşeğe kırbacı vururcasına. Eşek demeyelim de birçok insan gibi insandı diyelim. Zamansız gelen, zamansız giden. Bırak! Her zaman konuşacak bir şey buluruz nasıl olsa. Bırak, bu satırlarda burada kalsın. Bir daha gelende o vakit konuşuruz elbet. Başa geleni! Gideni! Belkim gerek de kalmaz. Giden gitti. Kalan kaldı. Gelecek olan güzellikleri ile gelir gari. Sahi demiyor mu yaradan "nereden bileceksin yerin altının üstünden iyi olmadığını" gördün mü bak düşmeye gör! Ne bir kaldıran olur! Ne bir Kanayan yaranı öpüp, koklayıp ayağa kaldıran. Yalnız geldin hayata, yalnız gideceksin hayattan. Bırak da bari kahveler, çaylar biri gelsin! Biri gitsin. yağmurların da dili suskun. Ne konuşacak! Ne gülecek takat bıraktı şerefsizim. Yağmur bir o kadar Coşkun. Karşılama törenim bitti, herkes yerine dönüyor lakin son kez çağırıyorum yağmurları odama. "Bu defa" diyorum "Bu defa geldiğinizde kahlahalarım için geleceksiniz" "sakın bir daha hadsizlik yapıp öyle destursuz dalma odama" "sil baştan başlamak kolay gelsin canım sana bana"
Yağmur duygulu ve acınası halde bakıyor son kez dönüp dönüp bana. El sallıyor "haydi yolun açık ola. Şerefsizim eğer bir daha habersiz uğrarsam odana"
Duyan inanamıyor ayağa nasıl kalktığıma. Ehh diyorum "düşmez kalkmaz bir Allah. Kaldırdı beni ayağa. İstemem düşmanım başına. Lakin Allah işte bilir kime ne edeceğini. Ben susarım susarım da izlerim bir gün seni bir geçmişe gidip, bir ortada durup bir geleceğe gidip döneceğim nasıl olsa, yatırım yaparcasına yapacağım kendime yatırımımı her daim dimdik, onurlu, Saygın ve eşsiz biri olarak hayatta. Saol uğradın bana. Minnettarım aslında sana. Yooo hiç merak etme kızmadım sana. Keyiflide sayılırım aslında. Ne çok zaman geçirmişim sensiz, boğazım düğüm düğüm konuşamadıklarım arasında. Bir yerde tüm o kalabalıklar arasında yalnızdım nasıl olsa. Geldin sefa getirdin, hoşgeldin bana kendimi getirsin. Haydi git şimdi uğurlar ola. Kimselere destursuz uğrama. Haber ver be kardeşim. Geleceğini ki hazırlık yapalım tatlı, tuzlu pastalar, ikramlıklar alalım borçlar biter nasıl olsa. Gelir baharlar, bahçeler! Kuşlar cıvıldar kulaklarımıza. "
" Maşallah bilmediği de yok bu kızın! Aferin böyle kal ayakta daima sağlıcakla"
"sende kal beyaz bulutlar arasında. Lütfen ince ince yağ her daim böyle kasırgaları toplama odamıza"
Hoşçakal
(
Yağmurlar Doldu Odama başlıklı yazı
nurcan-dogru tarafından
27.10.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.