Sessizliğin Ucunda Bir Ses Kalemim

İç savaş, toplu katliam iddiaları: Sudan'da neler oluyor? - BBC News Türkçe


Bazen elimde tuttuğum kalem bana bakıyor gibi geliyor. Sanki suskunluğumdan yorulmuş, sanki içimdeki kelimeleri duymak istiyor. "Ben senin için değil," diyor, "senin içindekiler için buradayım." Ve ekliyor: "Eğer sen susarsan, başkalarının iç sesi de karanlıkta kalır." O an anlıyorum ki, yazmak sadece kendini anlatmak değilmiş. Birinin söyleyemediğini söylemek, bir başkasının yutkunduğu yerde kelime olmakmış. İçimde sakladığım o eski sızı, belki de bir başkasının yarasına merhem olacak. Ama önce cesaret etmek gerek: İçimdeki sessiz çığlığı duyup, onu kelimelere emanet etmek gerek.

Çünkü bazen bir cümle, bir ömrü kurtarır. Bazen bir satır, bir gencin yolunu aydınlatır. Ve bazen, birinin yazdığı bir acı, başkasının yükünü hafifletir. O yüzden diyorum ki: Eğer içinde bir şey kıpırdıyorsa, susturma. Birinin hayali, senin kelimelerinde nefes alabilir. Bir kalp, senin satırlarında yeniden atabilir. Uzun zamandır elimdeydi ama hiç bu kadar ağır gelmemişti. Bir kalem, evet. Ama sanki bir yük gibi duruyordu parmaklarımda. Yaz desem, içim susuyor. Sus desem, kalem titriyor. Sanki benden bir şey bekliyor. Sanki içimdeki sessizliği duyuyor da, onunla kavga ediyor. “Ben senin için değil,” diyor gibi, “senin susturdukların için buradayım.” Bir kelime yazsam, ardı gelecek. Ama o ilk kelime, işte o en zor olan. Çünkü o kelime, bir kapı gibi. Açarsam, içimdeki bütün kırıklar dökülecek. Açmazsam, içimde biriken sessizlik beni boğacak.

Kalem bazen bir dost gibi olur. Konuşmaz, ama dinler. Yargılamaz, ama hatırlar. Ve bazen, sadece bir çizgiyle, bir insanın içini anlatır. Ben de bugün, o çizgiyi arıyorum. Birinin yarasına dokunacak kadar dürüst, birinin hayaline ışık olacak kadar sade ve benim içimdeki sessizliği anlatacak kadar cesur bir çizgi. Çünkü biliyorum: Yazmazsam, birileri eksik kalacak. Bir genç, bir hayal, bir kalp… Ve belki de bir ömür, sadece bir kelime yüzünden sessizliğe mahkûm olacak.

Filistin’deki, Sudan’daki zulmü yazarken, kalemimle yüreğim aynı anda ortadan ikiye kırılacak gibi oluyor. Sanki her harf, bir çocuğun ağlamasına denk düşüyor. Sanki her cümle, bir annenin sessiz çığlığına dönüşüyor. Yazmak ne zormuş meğer bir acıyı anlatmak değil, onu taşıyabilmekmiş mesele. Kalem elimde titriyor. Yazmak istiyor ama korkuyor. Çünkü yazdıkça gerçek oluyor acılar. Çünkü bir satırda bir hayat sönüyor, bir paragrafta bir şehir yıkılıyor. Sudan’da bir nehir kuruyor, Filistin’de bir sokak susuyor. Ben ise sadece yazıyorum. Ama yazmak yetmiyor. Çünkü kelimeler, bazen olanı anlatır ama olanı durduramaz. Yine de yazıyorum. Çünkü susarsam, unutulur. Çünkü sustukça, acı büyür. Ve belki bir gün, bu satırlar bir vicdana dokunur. Belki bir gün, bir kalem daha kırılır ama bir kalp uyanır. Yazmak ne zormuş… Ama susmak daha da zor. Çünkü kalem kırılırsa yeniden yapılır, ama yürek kırılırsa, bir halk susarsa dünya susar, zalime meydanlar kalır.

Filistin’deki, Sudan’daki zulmü yazarken, kalemimle yüreğim aynı anda ortadan ikiye kırılacak gibi oluyor. Sanki her harf, bir çocuğun ağlamasına denk düşüyor. Bir cümle kuruyorum, ama o cümle bir evin yıkılışına denk geliyor. Bir nokta koyuyorum, ama o nokta bir hayatın sonuna denk düşüyor. Yazmak kolay değil. Çünkü yazdıkça, olanları yeniden yaşıyorum. Bir annenin kucağında susmuş bir bebek, bir babanın gözlerinde donmuş bir umut, bir sokakta unutulmuş bir oyuncak… Hepsi kelimelere dönüşüyor, ama kelimeler yetmiyor.

Yüreğim, kalemle yarışıyor. Biri anlatmak istiyor, diğeri dayanmak. Ama ne anlatmak kolay, ne dayanmak mümkün. Çünkü bu acılar sadece haber değil, sadece rakam değil. Bu acılar, bir insanın içinden geçen fırtına. Ve ben o fırtınayı yazmaya çalışıyorum. Bazen duruyorum. Kalem elimde, ama yazmıyorum. Çünkü yazarsam, o çocuğun gözyaşı bana akar gibi geliyor. Çünkü yazarsam, o annenin sessizliği içimde yankılanıyor. Ama susarsam, onlar daha da unutuluyor. O yüzden yazıyorum. Kırılarak, titreyerek, ağlayarak… Çünkü belki bir gün, bu satırlar bir kalbe dokunur. Belki bir gün, bir vicdan uyanır. Ve belki bir gün, bir çocuk daha ağlamaz, inşallah, vesselam.

 

Mehmet Aluç

 

 


( Sessizliğin Ucunda Bir Ses Kalemim başlıklı yazı kul mehmet tarafından 12.11.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu