Deneme / Hayata Dair Denemeler
Eklenme Tarihi : 12.11.2025Sessizliğin Ucunda Bir Ses Kalemim

Bazen elimde tuttuğum kalem bana bakıyor gibi geliyor. Sanki
suskunluğumdan yorulmuş, sanki içimdeki kelimeleri duymak istiyor. "Ben
senin için değil," diyor, "senin içindekiler için buradayım." Ve
ekliyor: "Eğer sen susarsan, başkalarının iç sesi de karanlıkta
kalır." O an anlıyorum ki, yazmak sadece kendini anlatmak değilmiş.
Birinin söyleyemediğini söylemek, bir başkasının yutkunduğu yerde kelime
olmakmış. İçimde sakladığım o eski sızı, belki de bir başkasının yarasına
merhem olacak. Ama önce cesaret etmek gerek: İçimdeki sessiz çığlığı duyup, onu
kelimelere emanet etmek gerek.
Çünkü bazen bir cümle, bir ömrü kurtarır. Bazen bir satır,
bir gencin yolunu aydınlatır. Ve bazen, birinin yazdığı bir acı, başkasının
yükünü hafifletir. O yüzden diyorum ki: Eğer içinde bir şey kıpırdıyorsa,
susturma. Birinin hayali, senin kelimelerinde nefes alabilir. Bir kalp, senin
satırlarında yeniden atabilir. Uzun zamandır elimdeydi ama hiç bu kadar ağır
gelmemişti. Bir kalem, evet. Ama sanki bir yük gibi duruyordu parmaklarımda.
Yaz desem, içim susuyor. Sus desem, kalem titriyor. Sanki benden bir şey
bekliyor. Sanki içimdeki sessizliği duyuyor da, onunla kavga ediyor. “Ben senin
için değil,” diyor gibi, “senin susturdukların için buradayım.” Bir kelime
yazsam, ardı gelecek. Ama o ilk kelime, işte o en zor olan. Çünkü o kelime, bir
kapı gibi. Açarsam, içimdeki bütün kırıklar dökülecek. Açmazsam, içimde biriken
sessizlik beni boğacak.
Kalem bazen bir dost gibi olur. Konuşmaz, ama dinler.
Yargılamaz, ama hatırlar. Ve bazen, sadece bir çizgiyle, bir insanın içini
anlatır. Ben de bugün, o çizgiyi arıyorum. Birinin yarasına dokunacak kadar
dürüst, birinin hayaline ışık olacak kadar sade ve benim içimdeki sessizliği
anlatacak kadar cesur bir çizgi. Çünkü biliyorum: Yazmazsam, birileri eksik
kalacak. Bir genç, bir hayal, bir kalp… Ve belki de bir ömür, sadece bir kelime
yüzünden sessizliğe mahkûm olacak.
Filistin’deki, Sudan’daki zulmü yazarken, kalemimle yüreğim
aynı anda ortadan ikiye kırılacak gibi oluyor. Sanki her harf, bir çocuğun
ağlamasına denk düşüyor. Sanki her cümle, bir annenin sessiz çığlığına
dönüşüyor. Yazmak ne zormuş meğer bir acıyı anlatmak değil, onu taşıyabilmekmiş
mesele. Kalem elimde titriyor. Yazmak istiyor ama korkuyor. Çünkü yazdıkça
gerçek oluyor acılar. Çünkü bir satırda bir hayat sönüyor, bir paragrafta bir
şehir yıkılıyor. Sudan’da bir nehir kuruyor, Filistin’de bir sokak susuyor. Ben
ise sadece yazıyorum. Ama yazmak yetmiyor. Çünkü kelimeler, bazen olanı anlatır
ama olanı durduramaz. Yine de yazıyorum. Çünkü susarsam, unutulur. Çünkü
sustukça, acı büyür. Ve belki bir gün, bu satırlar bir vicdana dokunur. Belki
bir gün, bir kalem daha kırılır ama bir kalp uyanır. Yazmak ne zormuş… Ama
susmak daha da zor. Çünkü kalem kırılırsa yeniden yapılır, ama yürek kırılırsa,
bir halk susarsa dünya susar, zalime meydanlar kalır.
Filistin’deki, Sudan’daki zulmü yazarken, kalemimle yüreğim
aynı anda ortadan ikiye kırılacak gibi oluyor. Sanki her harf, bir çocuğun
ağlamasına denk düşüyor. Bir cümle kuruyorum, ama o cümle bir evin yıkılışına
denk geliyor. Bir nokta koyuyorum, ama o nokta bir hayatın sonuna denk düşüyor.
Yazmak kolay değil. Çünkü yazdıkça, olanları yeniden yaşıyorum. Bir annenin
kucağında susmuş bir bebek, bir babanın gözlerinde donmuş bir umut, bir sokakta
unutulmuş bir oyuncak… Hepsi kelimelere dönüşüyor, ama kelimeler yetmiyor.
Yüreğim, kalemle yarışıyor. Biri anlatmak istiyor, diğeri
dayanmak. Ama ne anlatmak kolay, ne dayanmak mümkün. Çünkü bu acılar sadece
haber değil, sadece rakam değil. Bu acılar, bir insanın içinden geçen fırtına.
Ve ben o fırtınayı yazmaya çalışıyorum. Bazen duruyorum. Kalem elimde, ama
yazmıyorum. Çünkü yazarsam, o çocuğun gözyaşı bana akar gibi geliyor. Çünkü
yazarsam, o annenin sessizliği içimde yankılanıyor. Ama susarsam, onlar daha da
unutuluyor. O yüzden yazıyorum. Kırılarak, titreyerek, ağlayarak… Çünkü belki
bir gün, bu satırlar bir kalbe dokunur. Belki bir gün, bir vicdan uyanır. Ve
belki bir gün, bir çocuk daha ağlamaz, inşallah, vesselam.
Mehmet Aluç