Yine Mi Sen

Bir bahçede iki çiçek açtık aynı kökten,
biri özlem, biri umut;
aynı kalbin en derin toprağına gömülmüşüz.
Damarlarımız birbirine dolanmış,
kanımız tek bir nehir gibi akıyor:
adınla tatlı, adınla tuzlu.
Güneş doğmasa da olur artık;
senin adın içimde küçük bir kor,
geceyi gündüze çeviriyor.
Rüzgâr esmese de olur;
yokluğun bile bir meltem gibi
saçlarımı okşuyor,
tenimde dolaşıyor,
“Buradayım,” diyor,
“henüz değil, ama buradayım.”
Her sabah uyanıyorum aynı boşlukla,
yastığımda bir önceki geceden kalan
bir damla daha yaş.
O damlalar birikti birikti,
içimde küçük bir deniz oldu;
adı “Sensiz Deniz”.
Dalga sesi duyuyorum bazen geceleri,
o dalgalar kıyıya vuruyor,
kıyıda tek bir kelime yazıyor kumlara:
“Gel.”Yalnızlık kapıma geldiğinde
“Hoş geldin,” diyorum usulca,
“yine mi sen?”
O gülümsüyor,
“Evet, yine ben,” diyor,
“çünkü o hâlâ gelmedi.”
Birlikte oturuyoruz masaya,
çay demliyorum ona,
iki fincan koyuyorum;
biri onun, biri senin.
Yalnızlık senin fincanına dokunmuyor,
ben de dokunmuyorum;
sadece bekliyoruz,
soğuyor çay,
sıcak kalıyor bekleyiş.
Saatler durmuyor,
ben duruyorum.
Yollara bakmıyorum artık,
yolları içime aldım.
Her adım sesinde seni arıyorum;
rüzgârda, yağmurda,
bir martının kanadında,
bir çocuğun kahkahasında…
Hep sen.
Bir gün gelecek misin diye sormuyorum kendime,
gelmeyeceğin günleri de seviyorum.
Çünkü o günlerde bile
seni daha derin, daha sessiz,
daha sabırlı seviyorum. 
Özlem büyüdükçe büyüyor içimde;
bir asma gibi sarıyor kalbimi,
yaprakları umut,
çiçekleri sabır.
Kış geldiğinde dallarım çıplak,
kar yağıyor üstüne,
ama köklerim sıcacık;
çünkü köklerimde sen varsın.
İlk bahar yine sen olacaksın,
ilk tomurcuk, ilk yaprak,
ilk çiçek sen.
Biliyorum,
bir sabah kapımda duracaksın.
Ellerin cebinde,
gözlerin biraz utangaç,
belki biraz yorgun,
belki biraz korkmuş…
“Çok beklettim, değil mi?” diyeceksin.
Ben konuşmayacağım.
Sadece kapıyı ardına kadar açacağım,
yıllardır içimde sakladığım
o küçük, sıcacık odaya buyur edeceğim seni.
Ayakkabılarını çıkarırken
diz çöküp ayaklarını öpeceğim,
çünkü o ayaklar
benim rüyalarımın yollarını çiğnedi.
Sonra göğsüme yaslayacağım başını,
yüreğimin tam üstüne;
orada, yıllardır boş duran
o minik oyuğa tam oturacak başın.
Ve o an anlayacağım ki
beklemek,
en güzel dua imiş.
Yalnızlık,
en sadık dost imiş.
Özlem,
en tatlı acı imiş.
Ve sen,
sen her şeye değermişsin.
O gün gelinceye dek
her gece aynı yıldızı seçiyorum gökyüzünden,
ona senin adını veriyorum.
“Bu gece de gelmedi,” diyorum ona,
“ama yarın belki…”
Yıldız gülümsüyor,
“Belki,” diyor,
“belki de çok yakında.”
Ben yine de acele etmiyorum.
Çünkü aşk dediğin
en uzun gecede bile
sabahı görebilmektir, sevgili.
En soğuk kışta bile
baharı taşıyabilmektir içinde.
En derin yalnızlıkta bile
bir gün iki kişinin olacağına
gözün gibi inanabilmektir.
İşte ben gülümseyerek yıpranıyorum,
gülümseyerek güzelleşiyorum,
gülümseyerek yaşlanıyorum,
gülümseyerek
sonsuza kadar
seni bekliyorum.
Ve biliyorum,
bir gün geldiğinde
beni tanıyacaksın;
çünkü gözlerimde
hâlâ o ilk günkü ışık olacak,
yüreğimde
hâlâ o ilk günkü yerin hazır olacak,
ve dudaklarımda
sadece tek bir cümle: 
Hoş geldin,
evime,
ömrüme,
kalbime…
Hoş geldin,
benim en uzun baharım.

( Yine Mi Sen başlıklı yazı NEJAT HOCA tarafından 1.12.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu