
Yaşlı marangoz İbrahim Usta, ahşabın kokusunu en iyi bilen, hayatı testerenin keskinliği ve zımparanın sabrı ile ölçen bir adamdı. Atölyesi, sadece kereste ve talaş yığınından ibaret değildi; aynı zamanda oyun ve keşif laboratuvarıydı.
İbrahim Usta’nın torunu Can, yedi yaşındaydı ve yazları atölyede dedesinin peşinden ayrılmazdı. Can, atölyenin büyük dolabını çok merak ederdi. Bu dolapta dört çekmece vardı:
Can, bu ilk üç çekmecenin mantığını anlıyordu. Her işin bir ölçüsü, bir malzemesi ve bir sonucu vardı. Ama her zaman kilitli duran dördüncü çekmece onu asıl meraklandıran şeydi.
Bir öğleden sonra, İbrahim Usta, Can'ın küçük eline paslanmış, eski bir anahtar verdi.
"Can," dedi. "Senin yaşın bu anahtarı kullanmaya uygun. Aç bakalım dördüncüyü."
Can, heyecanla anahtarı deliğe soktu, çevirdi ve çekmeceyi yavaşça çekti.
Çekmecenin içi şaşırtıcı derecede boştu. Sadece en dip köşede, kalın, eski bir not defteri duruyordu.
Can hayal kırıklığıyla dedesine baktı. "Ama dede... Diğerleri dolu. Bu... bu neden boş?"
İbrahim Usta, elindeki pürüzsüzleştirilmiş tahtayı tezgâhın üzerine bıraktı. "Bu, en önemli çekmece Can. Ben buna 'Potansiyel' çekmecesi derim."
Can, not defterini alıp açtı. Sayfalar, karışık karalamalarla, yarım kalmış çizimlerle ve bazen de tamamen boş bırakılmış alanlarla doluydu.
"Bak Can," diye devam etti Usta, not defterindeki bir sayfayı göstererek. Sayfada, ustalıkla yapılmış bir kuş evinin teknik çizimi vardı, ama hemen yanında, beş yaşındaki Can'ın çizdiği, yamuk yumuk, komik bir kedi resmi duruyordu.
"Birinci çekmece sana kuralları öğretir. İkinci çekmece, sana neye ihtiyacın olduğunu söyler. Üçüncü çekmece, neyi başarıp başaramadığını gösterir."
Usta gülümsedi ve elini Can'ın omzuna koydu. "Ama Dördüncü Çekmece... O sana sadece ve sadece 'ne olabilirsin' diye sorar. İçindeki boşluk, senin onu neyle dolduracağına dairdir. Oradaki defter de öyle. Bazen bir sayfa boş kalır. Bazen bir çizim yarım kalır. Bazen bir kural ihlal edilir."
"Pedagoji de böyledir Can. Biz, yetişkinler, sana ilk üç çekmecenin bilgilerini veririz. Ama senin kendi hikâyen, dördüncü çekmecede başlar. Bizim görevimiz, o boşluğun seni korkutmaması, tam tersine sana cesaret vermesidir. Seni kısıtlamayan, 'olman gerekeni' değil, 'olabileceğin' şeyi fısıldayan boşluktur bu."
Can, defteri tekrar kapattı ve o an anladı. Dördüncü çekmece, hata yapma özgürlüğü, kuralları yeniden yazma izni ve en önemlisi, büyüme alanıydı.
O günden sonra Can, atölyede bir tahtayı ölçmeden önce bile, hep dördüncü çekmeceye bakardı. Artık biliyordu; en önemli alet, ne gönye ne de testereydi; en önemli alet, keşfedilmeyi bekleyen kendi potansiyeliydi.
Yazarın
Önceki Yazısı