Aslında çok da zaman geçmedi farkına varalı. Ne yaparsam yapıyım, nereye gidersem gideyim kendimi onun bir parçası olarak gördüm.

 

Dediğim gibi aradan çok zaman geçmedi; belki on yıl bile olmadı. Ama onu fark ettiğimden bu yana uzak kalamıyorum ondan. Şimdi tamamen onun içindeyim. Tek başınayım ve onunlayım. Aslında onunla olduğum zaman kendimi yalnız hissetmemem gerek ama bazen dayanamıyorum işte. Çocuk gibi bir yüreğim var. Karnı acıkınca kayısı ağaçlarına tırmanan, kavak ağaçlarının hışırtısını dinleyen, pırıl pırıl ve masmavi bir gök altında çamurla oynayan o çocuğu özlüyorum. İnanamıyorum bedenimin bu kadar büyüdüğüne.

 

Yapamıyorum onsuz. Kulağıma gelen her güzel melodi ondan, bir parça sanki. Yüce Allah’ımdan gelen bir nimet mi, yoksa bir ceza mı karar verebilmiş değilim. Yıllardır bunun farkına varamadım. Ceza mı, yoksa hiç kimseye –ya da çok az kişiye verilen- verilmeyen bir hediye miydi?

 

Bilmiyorum işte, yıllar geçti; anlayamıyorum. Anladığım zaman ölecek miyim? Geceleri, kavak hışırtılarını dinlerken ay ışığının altında bunları mı düşünmüştüm. Yoksa başka bir iklimin izleri miydi bütün bunlar.

 

Bulamadım. Yıllardır o bana bakıyor, ben ona bakıyorum. Hiçbir cevap bulamadım… Yoksa ölünce mi bulacağım bilemiyorum.

( Yoksa Ölünce Mi? başlıklı yazı Mehmet ÇİFTCİ tarafından 23.07.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu