Bir dolunay vaktiydi, bir çam ağacının dibinde oturmuş gökyüzüne bakarken, gönlüme düştün birden bire, bir yıldız kayması misali. Derin bir nefes aldım sigaramdan ve gökyüzüne doğru, içten bir ah ile saldım ciğerlerimdeki katran dumanını. Evet, gönlüme yıldız kaymasının ateşiyle, yanmasıyla düştün, en ücra köşeme yani mahremime.

Seni düşündüm, seni ilk gördüğüm günü, senin siyah saçlarını, senin gece gözlerini,seni her şeyinle seni düşündüm.

            Ama sen bunu hiç bilmedin ;

Ve birden gözyaşım içten koptu gönlümden,ve aktı gözlerimden.İçimi yakarken çıkışı hala aklımda biliyor musun hala aklımda ve yanaklarımda bıraktığı ince bir yanık izi,ince mi ince bir yol,yanık bir yol.Biliyor musun her dolunay çıktığında belli oluyor,gözyaşımın iplik gibi yaktığı yerler ve o ince yol.

            Tabi ki sen bunu da bilmiyorsun;

Gözyaşlarım yere düştü ve karıştı toprağa,çam ağacının yanında kırmızı bir çiçek vardı.İsmini bilmiyorum,yabani bir çiçek küçük,özgür ve sıcak.Ve hissettim gözyaşlarım çiçeğin köklerine ilerledi ama hepsi değil yarısı gitti o güzel çiçeğin köklerine.

            Tabi sen bunu da bilmiyorsun;

Çünkü o geceyi sana hiç anlatmadım ve sigaram bitti,eve döndüm.Balkona çıktım bir sigara daha yaktım.Biraz önce dibinde oturduğum çam ağacına baktım uzun uzun seyrettim,gökyüzüne baktım karanlıkta çiçeği görmeye çalıştım ama göremedim.Sigaramı içerken gene seni düşündüm,seni uzaktan saatlerce seyrettiğim zamanı düşündüm.Seni sensiz yaşadığım anlar zinciri aklıma geldi ve titredim,gene bir ah çektim içten,derinden.Ama bu ahlar sana karşı değildi.Sadece kader dedim ve razı oldum.

            Her zamanki gibi sen bunu da bilmiyorsun;

Sigaram bitti,yatağıma yattım biraz hüzünlü biraz ümit dolu çünkü hala dolunay vardı gökyüzünde ve ben hala seni düşünüyordum.Aradan kaç dakika geçti yada kaç saat bilmiyorum uyumuşum,uykumda garip bir titreme başladı vücudumda,sonradan anladım nedenini.Rüya görmeye başlamışım,rüyamda neler gördüğümü hatırlıyorum.

“Aynı çam ağacının dibinde,aynı kırmızı çiçeğin yanında aynı dolunayın altında oturmuşum,elimde sigara.Sigaramdan derin bir nefes alıyorum,dumanı tam üflerken gökyüzüne tam o anda gözlerimden yaşlar dökülmeye başlıyor ve tam o sırada,kaşımdan bir tel kopuyor.Gözyaşlarımla beraber yanaklarımdan aşağıya süzülüyor,ikisi birden toprağa karışıyor.Bir yol ayrımındalar konuşuyorlar kendi aralarında birkaç damla gözyaşım çiçeğe gitmeye karar verirken birkaç damla gözyaşım toprağın içinde kalıyorlar kaşımdan kopan o bir tek telle beraber.Güneş doğuyor ve ben hala çam ağacının altındayım,güneş zirveye ulaşıyor,sıcaklığı toprağı ısıtıyor.Gözyaşlarım buhar oluyor,gökyüzüne çıkmak için topraktan yukarılara doğru bir seyahate başlıyorlar.Gökyüzüne çıkarken kaşımın elinden tutuyorlar ve çıkıyorlar gökyüzüne doğru el ele.Onları seyrediyorum.Ne gariptir ki ben onları seyrederken,bende onlarla beraber çıkıyorum gökyüzüne ama hala çam ağacının altında oturuyorum o güzel kırmızı çiçeğin yanında.Çıkıyoruz yada çıkıyorum bedensiz cisimsiz,bir bulut yığınına varana kadar yükseliyoru(m)z.Bir başka bulut yığınına çarpıyoruz yükseklerde,sonra yağmur olarak yer yüzüne inmeye başlıyoruz ben,gözyaşım ve kaşımdan tek bir tel.Düşüyoruz bir bilinmeze doğru ve düşüyoruz,düşüyoruz.Yeryüzüne yaklaştıkça içim tuhaf oluyor,çünkü ben çam ağacının altında otururken nasıl düştüğümü bilmiyorum.

Ve tam o sırada sen yolda yürüyorsun zamanlamamız bir tuhaf,sen yolda yürürken gökyüzüne bakıyorsun,yağmur taneleri yavaşça güzel yüzüne çarpıyor,tam yanaklarına dokunacakken yavaşlıyorlar canını yakmamak için.

Ben,gözyaşım ve kaşımdan kopup gelen tek bir tel tanesi bir yağmur damlası suretinde tam dudaklarına dokunacakken sen bir anda duruyorsun ve biz ayaklarının dibine düşüyoruz.Sen yürümeye başlıyorsun,ayaklarının altına alıyorsun bizi,beni,gözyaşımı ve tek bir kaş telimi ve gidiyorsun.”

Tam o sırada terden sırılsıklam olmuş bir vaziyette  uyanıyorum,kalbim hızlı hızlı çarpıyor ve hayır olsun diyorum.Yataktan kalkıyorum,banyoya gidiyorum,yüzümü yıkıyorum,aynada kendime bakıyorum sararmış benzime bakıyorum ve gözlerime.Gözlerime bakıyorum ta içlerine gözbebeklerimin derinliğine,gördüğüm karanlık,zifiri karanlık.Sonra banyodan çıkıyorum,bir bardak soğuk su içiyorum ve bir sigara yakıyorum,balkona çıkıyorum,başlıyorum düşünmeye.

            Sen bunların hiç birini bilmiyorsun;
Rüyamı düşünüyorum hala etkisindeyim,üstüme basıp geçişin,tam dudaklarına dokunacakken olduğun yerde durman hatırıma geliyor ve tam o sırada karamsarlığa kapılacakken,yüreğimden bir ses duyuyorum ve bu ses vasıtasıyla içim rahatlıyor çünkü rüyamın manasını çözüyorum ve gülüyorum.

            Tabi sen ne anladığımı da bilmiyorsun;

Buda gayet normal çünkü bunu sana hiç anlatmadım,diğer anlatmadığım yaşadıklarım gibi,ama bu sefer sadece bu sefere mahsus anlatıyorum rüyamın manasını bak iyi dinle;

            Aşık için cefa da bir,sefa da

            Aşık için dudak da bir,ayak da  

            Aşık için vuslat ta bir,hasret te

            Aşık için maşuk da bir,aşk da

Her ne varsa alemde hepsi aşk imiş,hepsi aşk için,her şey aşkı anlamak için,her yaşanan maşuğa ulaşmak için,kemal bulmak için.

Ves selam…..

( Bilmiyorsun başlıklı yazı Recep Keleş tarafından 7.09.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu