Sevmek zor bir sanattır, usta çırak ilişkisi olmayan.
Yalnızlığın başkalarından öğrenilemeyeceği gibi. Gözünü açarsın bir de
bakmışsın ki yalnızsın ve başlarsın aramaya, paylaşmak istercesine bu
yalnızlığı ama bulamazsın. Bakarsın ki dünya dönüyor durduramıyorsun ve tekrar
başlarsın hayatı anlamaya çalışmaya fakat gene de anlam veremezsin, sırtında
bir yük taşır gibi omuzların çöker. Zamanla beklenen gelmemiştir belki de
geleceği de yoktur ama gene de bir ağacın altında beklemeye devam edersin,
yağmur yağar kalkmazsın yapraklarına
sığınırsın ağacın. İçindeki umuda inanmışsındır bir kere ve inanmanın ağırlığını
da taşımaya başlarsın ama sürekli inkar edersin acziyetini. Bir kere sevda
yoluna girmişsindir çıkışı olmayan bir yol olduğunu yaprakları döküldüğünde
anlarsın ağacın ve gözlerin dolar.
Artık daha tehlikelidir yaşam, alışkanlıklar dönemine
girmişsindir bu dönem inanmaktan daha
ağırdır ve bunu sana kimse öğretemez. Sen bu yaşamı gözyaşların kadar ıstırabın
kadar öğrenirsin ancak.
Artık kabullenme evresi başlar sevginin, aşkın en kutsal
dönemini yaşarsın çünkü artık kabukların kırılmıştır ve bu yaşlanmayla beraber
çocukluk evresidir sen bu yaşamda yalnızlık sanatında ustalaşmaya bir adım
kalmış bir işçisindir ama hala ustan yoktur işte bu noktada usta da sevgi de bizzat
aşk ta sende tecelli eder.
Artık sen hem ustasın hem aşksın hem aşıksın hem de maşuksun
ama bu evre karanlıktır ve bu karanlığın içindeki ışık her gözün algısının
üstündedir yalnız ustalar görebilir o ışığı.
İşte sonuç sen artık sen olmaktan çıkıp tamamen beklediğin
olursun ve aslında sen hep seni aramışsındır bu en başa dönüştür ve daire
tamamlanmıştır artık.
Yazarın
Önceki Yazısı