Bir olay anlatacağım sizlere ve hemen anlayacaksınız ki milletimizin insanı birbirine neden bu kadar düşman ve bu kadar güvensiz.

Devesiyle birlikte çölde yürümekte olan bir bedevi güçlükle yürüyen,  dudakları susuzluktan kurumuş bir adama rastlamış. Adam bunu görünce su istemiş.  Devesinden inip ona su vermiş. Suyu içen adam birden bedeviyi iterek deveye atladığı gibi kaçmaya başlamış. Bedevi arkasından bağırmış: "Tamam deveyi al git ama senden bir ricam var. Sakın bu olayı kimseye anlatma!" Bu isteği tuhaf bulan hırsız biraz duraklayıp nedenini sormuş... "Eğer anlatırsan," demiş bedevi,  "bu her yere yayılır ve insanlar bir daha çölde muhtaç birini görünce yardım etmezler."

Yaşadığımız toplum hayatını inceleyecek olursak, insanlarımız bir birini çok iyi tanıdıktan sonra selam alır verir olmuş.

Yolda geçene selam versen suratına okkalı bir tokat vurmuş gibi böm böm bakıyor. Cevap gelmeyince verdiğin selamı geri almak durumunda kalıyorsun.

Peygamber Efendimiz tebessüm sadakadır demiş. Neden birbirimize bu sadakayı vermek, ikram etmek zor geliyor sizce? Nedeni belli, içimizdeki karanlık dünyayı başkalarında görüyor ve birbirimizden gittikçe uzaklaşıyoruz.

En yakınım bile bana güvenmez olmuş ki söylediği şu oldu “Ben sana güvenmiyorum, bu devirde babana bile güvenmeyeceksin”. Şok oldum ve çok üzüldüm doğrusu.

Birbirimizi neden sevmiyor ve güvenmiyoruz? Bunun nedeni yaptığımız hataları, günahları reklam yapmamızdan dolayı. Televizyonlardaki haberlerin yüzde doksanı birbirimize olan güvenin sarsılmasına neden oluyor. Gazetelerde yazılanlar komşumuza bile gitmemize engel teşkil ediyor.

Mevlana Hazretleri kusurları örtmede gece gibi ol derken bizler o büyüklerin bu ikazlarını alıp tam tersi çeviriyor işte bu suçu yapan o demekte yerimizde duramaz oluyoruz. Özellikle kötü düşünce had safhaya ulaşmış durumda, bir kötülüğü gördüğümüz zaman bunu o yapmamıştır dememiz gerekirken kendisine en çok kin beslediğimiz kimselerin veya düşüncelerin üzerine mal ediyoruz.

İlk önce kendi yaptığımız hataları gözden geçirip tevbe-i istiğfar ile Allah’tan af dilemek. Daha sonra her insan birbirine düşman gözü ile değil de dostça kardeşçe bakmalı ve ona sarılmalı. Hatalarımızın reklamından ziyade güzelliklerimizi birbirimizde arayalım.

Mesneviden bir alıntı yaparak son vermek istiyorum.

Hak teâlâ zâhirde olmadığından bu peygamberler onun vekilleridir.

Hayır, yanlış söyledim; vekil ile müvekkili iki sanırsan bu çirkin olur, iyi bir şey olmaz.

Sen şekle tapındıkça (elbette) iki olur; dış görünüşten kurtulana göre ise birdir.

Zâhire bakarsan senin gözün (de) ikidir; (fakat) sen gözden çıkan ışığa bak!

İnsan, onun nuruna bakınca her iki gözün de ışığını (birbirinden) ayırt edemez.

Bir yerde on tane kandil bulunsa, her biri görünüşte diğerinden farklıdır.

Fakat onların ışığına bakarsan şüphesiz hiçbirinin ışığı (diğerlerinden) ayırt edilemez.

Yüz tane elma, yüz tane ayva saysan, onları sıktığında yüz kalmaz, bir olur.

Dostun dostlarla beraberliği hoştur. (Sen de) mâna ayağını yakala; (zira) sûret âsîdir.
( Mana Ayağını Yakala, Suret Asidir. başlıklı yazı onur-alp-dem tarafından 4.11.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu