Bu gitmelerim hangi gitmedendir bilir misin?
Yaralı akşam koynundan ellerimi çekişimdir. Ait olmadığım karanlıktan bedenimi kovuşumdur. Bu gitmeler bahar dalını ikliminden koparmaktır. Ben öyle sana benzeyen kaçak hayaletin peşinden sürüklenemezdim Reva gördüğün boşluklarda kalakalamazdım yoksulluğumla.
Bu bitmeler hangi bitmedendir bilir misin?
Özeti çıkmayan öykünün başlığını silmektir. Yerini beğenmeyen lilyum çiçeğini toprağından sökercesine bitiştir. Siyah beyaz gök kuşaklarından caymadır.
Dudaklarımda eriyen gri sorguları eyvahlara düşmeden palavra boşluğuna bırakmaktır. Her acı yeşereceği vakti bilirdi neticede.
Sende olmadığım kadar yoksun artık yürek dağlarımda. Sınır çizgisinde nöbete duran tükenmişlik sahnesi artık devir teslimini yapmıştır zamana...
Her gün biraz daha yabancılığın dönüyordu etrafımda. Gamsızlığını gammazladım beynime. Bezginlik sağanağında daha fazla ıslanamazdı ruhum.
Yüzüme vurulan manasız lügatin hazzına daha fazla doyamazdım.
Sır dolu sandukandan son satırda hakikate sızdım.
Her şey daha fazla gerçeğe döndü. Şimdi tek hayal kalan sensin.
Poyrazlara takılan ayaklarımın bağını çözdüm.
Bir takvime iki gidiş sığdıracak cesareti avuçlarımdan serbest bırakıyorum.
Özgürlüğünün tadına varabilirsin doyasıya…
Her veda kendi çığlığına susamıştır aslında.
Her yol ise kendi yolcusunu alır çeker içine.
Can havliyle, hiç gibi durduğum çehrenden sıyrıldım.
ve şimdi alınyazımda en masum günahsın…