Her milletin kendisini simgeleyen birtakım kutsalları vardır. Bunların uğrunda ölümüne mücadeleler yapılmış ve yerine göre binlerce de can feda edilmiştir. Bugün kutsal olan her şeyin uğruna mutlaka mücadele verilmiş ve onun uğruna sevilen en güzel şeylerden vazgeçilmiştir.
Yüce Türk milletinin de kendine has milli değerleri, kültürel zenginlikleri, manevi dinamikleri, kutsal özellikleri ve maddi öncelikleri vardır.
Bugün birçok bakımdan dünya üzerinde söz sahibi olmaya başlayan Türk milleti, sahip olduğu istiklaline, istikbaline, vatanına, bayrağına, sancağına, devletine, ordusuna, maddi ve manevi tüm değerlerine, mücadelesini vererek sahip olmuş yüce bir millettir.
Her şeyin bir bedeli mutlaka vardır. Bu aziz millet yukarıda saymış olduğumuz tüm değerlerinin bedelini hakkı ile defalarca ödemiş ve bu konuda tüm dünya ya kendisini ispatlamıştır.
Bayrak; sadece bir bez parçasından ibaret değildir. Bayrak, yüce Türk milletinin namusunun, şerefinin, özgürlüğünün, özgürlüğü uğrunda vermiş olduğu mücadelesinin, mücadelesi neticesinde kazanmış olduğu zaferlerinin en bariz simgesidir. Kız kardeşlerimizin gelinliği, şehitlerimizin de son örtüsüdür bayrak. Yüce Türk milletinde bayrak denilince akla bunlar gelir.
Devlet; var olmanın, kabul görmenin, varlığını ispat etmenin, birlik ve beraberlik halinde olmanın, milleti bir tek çatı altında toplamanın, adaletin ve hukukun resmi adıdır. Milletin her bir ferdinin bütün işlerinin görülüp, ihtiyaçlarının giderildiği, kendisine sonsuz güven duyulan velayet makamı ve yüce bir kapıdır devlet.
Vatan; barındıran, koruyan; üzerinde devleti, milleti ve bayrağı bir arada tutan en kutsal varlıktır. Maddi ve manevi gerçeklerin ve gerekçelerin kendisinden güç alıp beslendiği en büyük gerçektir vatan. Uğruna insanların öldüğü, savaşların yapıldığı, seferlerin düzenlenip fetihlerin gerçekleştirildiği en kutsal mekândır vatan. Bağrımızda taşımaktan şeref duyduğumuz vatan sevgisinin imanımızdan kaynaklandığını biliriz.
Ordu; mücadele veren, ayakta duran ve ayakta tutan, vatanı koruyup devleti yaşatan, devleti ve milleti birbirine kenetleyen, bayrağın hür ve özgür bir şekilde dalgalanmasını temin eden, devleti devlet, milleti millet yapan maddi ve manevi tüm unsurları canlı ve heyecanlı bir şekilde ayakta tutan, olmazsa olmazımızdır ordu.
Biz milyonlarca vatan evladı olarak bu dört büyük kutsal varlığa mücadelesini vererek sahip olmuş olmanın gururunu haklı olarak yaşayabiliriz. Çünkü bu toprakları vatan yapıp, üzerinde bu devleti kurmak, bu bayrağı dalgalandırmak ve bu orduyu meydana getirebilmek için milyonlarca vatan evladını şehit verdik. Aynı uğurda gerekirse milyonlarca daha veririz.
İstiklal Marşımız da millî marşımızdır. Kurtuluş Savaşından başarı ile çıktığımızın ve yıkılmayıp ayakta kaldığımızın haykırışıdır. İstiklal Marşımız Türk milletinin var olduğunu, devlet kurmada usta olduğunu, bu vatanın ve bu bayrağın sahipsiz olmadığını, göğsümüzden imanın, elimizden Kur’an’ın düşmediğini ilan eden fermanımızdır.
Deriz ki; dost ve düşman herkes bilsin ki, Türk’ü, Kürd’ü, Arab’ı, Çerkez’i ve Laz’ı ve daha nicesi ile biz Anadolu insanı olarak ALLAH (cc)’ın izniyle biz esareti ve mahkûmiyeti şimdiye kadar kabul etmedik bundan sonra da asla kabul etmeyiz. Dinimizi, vatanımızı, bayrağımızı, sancağımızı, devletimizi ve ordumuzu canımızdan aziz biliriz. Gerekirse maddi ve manevi tüm değerlerimiz uğruna gözümüzü bile kırpmadan ölüme gideriz. Tarihin şeref levhalarında altın harflerle ismi yazılı olan bu aziz millet var olduğu günden bu yana hiçbir zaman zulüm etmemiş, istilâ etmemiş, gittiği her yere hakkı ve adaleti götürmüştür. Hatta bu tutumundan dolayı Hıristiyanlara bile “Haçın gölgesinde yaşamaktansa, hilalin gölgesinde ölmeyi tercih ederiz.”dedirten millet hiç şüphe yok ki bu aziz millettir
ALLAH (cc) DEVLETİMİZE, ORDUMUZA VE MİLLETİMİZE ZEVAL VERMESİN…