Gökyüzü aynı gökyüzü, mekân değişik mekân demiştim bir zamanlar… Şimdi gökyüzü de başka, mekân da başka; aynadaki yüzüm de başka…

 

Devam edemediğimi düşünüyorum. Başaramıyorum hayatı, devam edemiyorum. Hayatımın 25 yılını bitireceğim şu günlerde; geriye bakıyorum da aslında çok da bir şey değişmemiş. Şu kısacık (bana göre uzun) hayatımda, bakıyorum da ‘keşke’ demediğim ya da keşkeleri düşünmediğim bir günüm bile geçmemiş…

 

Her gelen yeni gün aslında çok da bir şey getirmiyor bana. Sadece biraz daha hüzün ve biraz daha günahlarla dolduruyorum dünyamı. Her gün güneş doğuyor ümitli. Ve yeni bir güne başlıyor kâinat. Ve uyanıyorum. Gözlerimi açtığımda kulağıma sesleniyor yalnızlığım:

 

—Günaydın…

 

Sonra oturuyorum soframa acılarımı ve kederlerimi yiyorum. Ve hüznümü içiyorum sıcak bir kahve tadında.     Birikiyor işte gittikçe, sırtıma birikiyor biraz daha. Kalbimi duyamıyorum, elimi koyduğumda göğsüme, bir mezarlık sessizliği çöküyor üstüme. Bir günüm böyle geçiyor işte. Güneşi uğurlamaya çıktığımda ise dışarıya

 

—Güle güle diyorum…

 

—Tekrar geleceğim, diyor güneş. Yarın yeni hüzünlerle, yeni günahlarla ve yeni acılarla tekrar geleceğim, diyor…

 

Gökyüzü de değişti, aynadaki yüzüm gibi… Ve sonra soruyorum işte;

 

Ölmek mi, yoksa böyle yaşamak mı daha iyi?

( Hangisi Daha İyi başlıklı yazı MehmetÇİFTCİ tarafından 26.12.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.