Yine onunla konuşmuşsun sen
Gözlerinde ki kıpır kıpır heyecandan belli…
Hayata meydan okuyorsun küçük şeylerden mutlu olduğun her an
Seni bulabilmek için ;
Öyle meşakkatli  yollara, zahmetlere gerek olmuyordu hiçbir zaman …
Sen; duru sade ve el değmemiş güzelliklerin yanında oluyorsun…

 
 
Boş kalabalıklara dönüp bakmazsın bile …
Yalancı kahkahalar bir şehir yakınına bile yaklaşamazdı…
Önce içten olmak lazımdı ruhunun derinliklerine inebilmek için… 
Bu yüzden belki de çok iyi ayırt ederdin siyahla beyazı…
Bu yüzden belki, gözlerin hep kahveden maviye bakardı…
Mavi aşktı , umuttu , özlemekti …
Hiç kimsenin asla fark edemediği bir sanat eserine tutulmaktı…
Seni merak edip arayanlar bu yüzden bulamazdı…
İstendiğin de ulaşılan değil istediğin de kavuşulan oldun hep uzak şehirleri 
birbirine bağlayan yorgun heveslerinle…
 
 
 
Çoğu insan soğuk bulurdu seni.
Ketum bir sessizlik sarardı bedenini … 
Ufacık bir soruyu sormaya bile cesaret  edememekti  çizdiğin mesafelerin adı…
Öyle tezattın ki …
Birden bir gülümseme olurdun sevmeye ihtiyacı olanların göz bebeklerinde…
Terk edilmiş  her sahil de , 
terk edilen  minik yavru kediciklerin kalbinde bir Tanrı misafiriydin!
Göründüğün gibi olmuyordun ama iş böyleyken olduğun gibi görünebiliyordun…
 
 
 
Seni görenler belki en yeni en taze mutlulukların içinden geldiğini sanabilirdi zaman zaman .
Yüzünde ki görüntü , sıcak heyecanların bunu getiriyordu insanın aklına…
Oysa kimsenin tahmin bile edemeyeceği içli bir hayat hikayen vardı…
Kabuk bağlanamaz sancıların belki…Bu yüzdendi göründüğün gibi olamayışın…
Duru yalnızlıklar senin ana vatanındı.
Oysa ki seni arayan ;
Bir yıldızın çeperine oturmuş ,  aşka ihtiyacı olanlara bir parça aşk , mutluluğu arayanlara bir parça mutluluk  ya da yazgısına küsmüşlere bir tatlı kaşığı  heves üretirken bulabilirlerdi…
Acıların içinden hevesler inşa etmeyi , hem yalnız hem kalabalık olmayı , aşka muhtaçken , sevilmeye açken bütün bunları yoksunlara vermeyi nasıl başarabilirdin bilinmez…
Hep kafalar karışırdı , çözümsüz bilmece gibi boş verişlerin  sarı yapraklarının peşinde uçardın bir rüzgarın sırtında…
 
 
 
Ama nereden bileceklerdi ki …
Zor kadındın…
Gizli bahçeni öyle kolay kolay açmazdın kimseye…
Gülerken ağlayabilir , ağlarken çığlık atabilirdin tebessümlerinin aksine…
Anlaşılamadın bir hayat boyu…
Bu yüzden bir kenar mahalleye taşındın belki…
Anlaşılmaktan vaz geçip , yoksulların o sızılı acılarına merhem olmakla geçti tüm zamanın…
Çatı katında bir evin vardı , herkes yalnız yaşadığını sanıyordu …
Oysa sen kimsenin dönüp bile bakmayacağı yalnızlıklardan , sahipsiz ruhlardan , yaşam öykülerinde terk edilmişlik olan bütün canlılardan oluşmuş bir kabile kurmuştun…
Hepsi senin düşlerindi düşündüklerindi…
Fakat onlar sayesinde ayakta kalabiliyordun…

 

Baktığın zaman hep seni sevgiyle seyreden bir zümrüt-ü Anka kuşun vardı …
Kimsenin okuyup da öğrenemeyeceği şaheser niteliğindeki öykülerle besliyordun onu…
Sadıktı , sırdaştı , arkadaştı , yoldaştı sana …
Görkemli umutlarını , yaşama sevincini paylaşıyordu seninle…
Oysa sen hiçbirini kullanmıyor
ihtiyacı olanların rüyalarına sihir tozları halinde üfleyip yolluyordun…
Hem iyiydin hem kötü…
Kimsenin beklentilerine cevap vermedin…
Beklemedikleri anda cevapladın tüm sevgi suallerini…

 

 Evlenmek…
Hayat kurmak…
Çocuk doğurmak…
Sana öyle uzaktı ki…
Kırılmaktan , üşümekten , terk edilmekten , aldatılıp yıkılmaktan öyle korkuyordun ki…
Bu yüzden kurulu bir düzenleri , ertelenmiş hayatları , ölüme beş kala vakitleri , ve sevgiye muhtaçlıkları vardı tercih ettiklerinin…
Özellikle mi yaptın yoksa tesadüfe mi kurban gittin anlayamadı kimse…
Ama sen biliyordun bunları.
Fark ettirmeden uzaktan uzağa sevdin hep…
Yaklaştıklarınsa göçüp gitti bu dünyadan…

 

 Senin birini sevmen demek  dünyanın bütün dertlerini bütün acılarını göğüslemeye hazır olduğunu anlamak demekti…
Ve Senin birini sevmen demek kendi yokluğunun pahasına tüm dünyayı kurtarmak demekti…
Yaralarını daha da beter kanattın her sevmen de...
Acılarının boyunduruğunda sürüklendin...
Oysa tek kurtuluşun vardı bu hayatta senin...
"Sevilmekti..."
Tek bir çözümdü sevilmek ruhun için...

  
Sen kalbi kocaman, aşkın anlamını kuvvetlendiren, dünyaya tesadüfen düşmüş bir göktaşıydın…

 
 
" gizLi özNe "
 
( Yokluğunun Mektubu başlıklı yazı Gizli Özne tarafından 26.01.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu