İLAHİ AŞK
Bülbüldü bahçelerde,
Gülün ah-ı zarından inleyen.
Karşılık bulurdu bülbül figanına,
Yanmış nefesler üflenince;
Dügah eserdi neyden.
O ne mübarek sesti.
O ne güzel yakarış.
O ne ahenkli rakstı .
Semazen ruhuyla,
Aşkın gerçek sahibine bestelenen…
Mevlana’ydı, Şems’e peyk.
Ham iken yanıp, pişmekti zevk.
Mecnundu çöllerde dolaşan,
Leylasını ararken, Mevlasına ulaşan.
Züleyhanın güzelliğinde;
Yusuf’tu, iffetti, sınanan.
Musa’ya galebe çalmak için:
Firavundu, nedametle;
Diz çöken, el açan,
Sabahlayan gecede.
Eyüp’e nasip oldu sabrın sırrını öğrenmek.
Marifetti acz içinde gönül ziyafeti vermek.
Bütün arz’a müjdelenen
Sevgililerin en sevgilisiydi
Kokusu güldü ve yüzü gülce
Bu kutsal muştuyu alan gece
Karanlığından sıyrılıp,
Aydınlandı birden!
“ And olsun ki;
Sen olmasaydın
Yaratmazdım alemleri”
İlahi Sesiyle,
Yankılandı yedi katlı evren.
O demde,
Nur yağdı alemlere.
O demde,
Zikre durdu her zerre.
Üveys’di gönül gözündeki peyk.
Görmeden inanmaktı en büyük şevk…
Hasan Yaylacı/Hebiboğlu
Konya-13/01/2011