BİR KADIN KONUŞMAYA BAŞLARSA

Bir kadın konuşmaya başlamasın
Ne vefasız geçmişin kalır
Ne gelecekler imdadına koşar
Sözler akar kendi bildiğince
Hangi güne koşsan, zifir gece
Ummak nafiledir, sukuttan
Susmaz o dil başlamıştır bir kere

Merhem tutmaz yarana, değmez gözyaşı dökmeye
Gür çimenler gibi fışkırır, karanlık sözler
Dile gelir köklerini kuruttuğun çiçekler


Otur ki sandalyene, arkana yaslan
Geçen günlere sulh bir, hatıra bul
Söylesen onu çok sevdiğini
Bunlar doğru değil


Ağla gözüm ağla, şeceremiz kan içinde
Ben gülüm, ben karanfil, ben yasemin diyor
Sahibinden memnun değil, senin bahçende
Akşam serinliği başlıyor, birlikteliğinin
Yalandır yıllar falan, geçen sadece zaman
Kara bulutlar dolanıyor, başının üstünde
Havada yağmur kokusu, olmadığı halde


Ne varsa içinde, kapalı kalan
Kadın konuşmaya başlamasın bir kere
Açar tüm kilitlerini, kapılarının
Bir kadın, bir kere konuşmaya görsün
Alır sazı eline basar bam teline
Telleri kopuncaya, çalar söyler
AĞLAR SÖĞLER, TAKİ LAL GELİNCEYE, DİLE

 

BİZ KADINLAR ZAMANIN HÂKİMLERİ

Bir büyük söz söyleyeceğim size, zaman biziz
Biziz zaman, biz her zaman, sevilmek özlemi duyan
Âşıklar dizimizin dibinde otursun isteriz
Giyilecek bir giysidir zaman
Saçlarımız kadar zamansız
Taralı ve en fiyakalısından
Bir aynadır kadın zamanı ve seni yansıtan
Buğulu bir şarkıdır dağılan, dudaklarına
Aklı kurcalayan, uyuyan uyandıran
ALACA KARANLIKTA
Biziz bıçak gibi yürekleri kanatan
Bitmek bilmeyen sevdanın işkencesi
Mavi damarlarda ki kan gibi, dolaşan ve ateşleyen düşünceyi
Hep doyumsuz arzulardan geçeriz
Salınarak geçerken, gözlerinizden
Korkmadan susuzluğunuzdan

Korkak dövüşürüz hep, ellerinizi tutarken
Yüreklerimiz başka çağda
Sözcüklerle anlatmak zordur bizi
Arzunun ötesinde erişilmez yerlerdeyiz, çünkü

Kadınlar yüreğinize vuran duvar saatleri
Her vuruşta sızlatan, acıtan
Aldığınız her solukta onlar
Onlar olmazsa boğulursunuz

Size büyük bir sır söyleyeceğim
Her sözümüz sevgi dilenen bir yoksulluktur
Bundandır duymak istediğimiz tek cümle
Sık sık, seni seviyorumdur
Parmağa takılacak olan tek taş yüzük değildir
Onun derin anlamından yoksun oluşadır öfkemiz
Bu sıradan sözleri hor görmeyin
Onlar sade bir sudur, akan yatağına sığmayan

Korkarız davranışlardan
Söylenmedik sözcüklerden
Hızlı geçen yıllardan korkarız
VE ANLAŞILAMAMAKTAN

Biz kadınlar, hiç bir erkeye baş eğmeyiz aslında
İhtiyacımız olmasa
Gül goncasına benzer dudaklarımız
Açıldı mı diken gibi batar laflarımız
Bazen, aşk ile yanar gözlerimiz
Bazen, isteme sekte alev olur yakarız
Biz kadınlar böyleyiz sevgi için yaratılmışız
Amazon ruhunu taşırız, ama geyşa rolünde çok iyiyiz

 

KADINCA BİR DİLLE KONUŞTULAR

Yağmurun gözlerinden geçti kadınlar
Umutsuz sevdalara tutunarak
Gökyüzü boşaltırken göğsünü
İçtiler suyundan bardak bardak
Uzanıp durdular dönülmez gecelere
Boğazlarında acının düğümü
Mucizevî bir günü bekleyerek

Ekim tarlalarından biçtiler hüznü
Sık sık ağlayan gözlerine
Sahte gülücükler kondurarak
Yaban saymadılar her gülen yüzü
Yabana atmadılar bir tatlı sözü
Açılıp kapandıkça sevda kapıları
Kerem ile aslı, Leyla ile mecnun yürekleri
Bir sigara yaktılar zamana
Bir kibrit çaktılar kötü anılara
Ve her kaybedişte bileylendiler güne

Büyük bir gökyüzüydü kadınlar
Yağmur sonrası gökkuşağı kuşandılar bellerine
İçtiler acıyı kızılcık şerbeti diye
Yine ve yeniden sevişirken,
hırsın morarmış bedeniyle
Çarmıhlarını yanlarında taşıdılar
Ve her türküden sonra
Boyunlarına bağladılar ayrılık mendillerini
Acımasız dağlara salladılar özlemlerini
Yağan yağmura ve kopan rüzgâra inat
Dostlara-düşmanlara inat sevdiler
Kimsenin anlayamadığı kadınca bir dille

 

NEHİR VE KADIN

Bilirlisiniz bir nehir akmazsa kurur
Pare pare yarılır toprağı
Başladığı yerden denize kadar

Bir kadın sevilmezse yaşarken ölür
Doğduğu günden mahşere kadar

Her nehrin bir öyküsü vardır
Aktıkça anlatır ve uzar

Ve her kadının bir hikâyesi vardır
Anlattıkça roman olur

Kadın nehir gibidir aslında
Sevildikçe akar çoğalır

KAYIP KADINLAR

Bir cinayetin izlerini yok ediyordu yağmur
Herkes biraz karışmıştı bu suça
Ölen bir böcek değildi
Kölelik devam mı ediyordu hala?
Bir düşü öldürmekte suçtu
Düşene tekme atmakta

Bu şehrin kadınları, yorgun sabahlara uyanıyordu
Saçları saman alevi, dudakları kan kokuyordu
Duygularını zehir kaplamıştı
Gülüşleri donuk, yürüyüşleri aynı kalıptı
Sanırım birileri tarafından klonlanmıştı
Vuruldu bir kaldırım yalnızlığında
Şehrin seher serinliğinde
Katili başucunda, kurşunu şakağında
Avcısından yarasını gizlercesine
Razıydı kaderine sonunu bilircesine

Hangi serseri arzu döllemişti zamanı?
Ve saatler kaç piç doğuruyordu?
Tetiği çekmek kurşuna yol verirdi
Ama parmaktaydı asıl marifet
Parmakla yürek arasındaydı, cesaret
Asıl kişilik güçte değildi
Davranıştaydı asalet
Aramızda kaç katil kol sallıyordu?
Ve kaç kahraman oyuna geliyordu?

Bir cinayetin ayak izlerini siliyordu yağmur
Arkasında sessizce ağlıyordu rüzgâr
Bir can daha karışıyordu sulara
Ve birkaç satır intihar mektubu
Kaybedenlerin anısına

 

GİTMEKLE KALMAK ARASI

Bir kalabalığın orta yerindeyim
İnce dudaklarımda bir gümüş bıçak
Kurbanı seçilmiş bir sunaktayım
Mecazların göğsüne kan damlatarak
Korku ve endişelerden uzak
Kaygılarımı sallandırıyorum geçmişin ipiyle
Bir hesaplaşmanın alışverişinde
Zamanla el sıkışma törenindeyim


Emek çile olmuş örgülere
Hayatla güreş tutmuş kündeye gelmişim
Kara çarşaflar arasında, nasır tutmuş gençliğim
Meryem’in ikonalarını dizerken yüreğimin raflarına
Adımın anlamına leke sürmüş düşmanlarım

Birbirine gebe insanların riyakâr suratlarına
Ayna tutuyorum
Nefesini duyuyorum tüm kadınların
Susmuşlar gölgelerinde cinnetin
Daralan bir çemberin içinde özgürlük çırpınışları
Beyinlerinde hep isyankâr düşünceler olsa da
Kalplerinde körpecik çocukların dokunuşları
Ve gözyaşıyla yıkarlar geceyi
Sevdayı doludizgin koştururken
Alınlarına vurur ayrılığın nalı
Ve yorgun sabahların yastığına koyarlar başlarını

Bir köprünün üzerindeyim
İnce yerindeyim hayatın, gitmekle kalmak arası

( Kadınlar Gününe Özel"işte Benim Kadınlarım" başlıklı yazı Saliha Kaşkır tarafından 8.03.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu