Serbest Kürsü / Nesir

Eklenme Tarihi : 9.06.2009
Okunma Sayısı : 1310
Yorum Sayısı : 0
RAMAZAN VE BASINIMIZIN İKİYÜZLÜLÜĞÜ

M.NİHAT MALKOÇ


Ramazan on bir ayın sultanı sıfatıyla her yıl kapımızı çalar, hayatımıza bambaşka bir renk ve ahenk katar. Bu ayın mübarek atmosferi manevî dünyamızı çepeçevre kuşatır. Ağzımız kötü sözlerden, midemiz ise abur cubur yiyeceklerden uzak durur. İç dünyamız manevî bereketle hayat bulur. Gerçek huzurun ikliminde soluklanırız.

Ramazan özel ve müstesna zamanların en başta gelenidir. Onu hiçbir vakitle eşdeğer göremeyiz. O her açıdan eşsizdir. Onun güzelliğinin sırlarından birisi de Kur'an'ın bu ayda yeryüzü semasına inmiş olmasıdır. Peygamberimiz bu ayı diğer aylara nazaran çok daha fazla ibadet ederek geçirirdi. Öyle ki namaz kılmaktan ayakları şişerdi.

Bir hadis-i şerifte anlatılır ki: Peygamber Efendimiz bir keresinde minbere çıkıyordu. Merdivenden yukarı çıkarken birinci basamakta 'âmin!' dedi. İkinci basamakta yine 'âmin!' dedi. Üçüncü basamakta bir kere daha 'âmin!' dedi. Hutbeden sonra, sahabe efendilerimiz "Bu sefer senden daha önce duymadığımız bir şeyi duyduk ya Rasûlallah! Eskiden böyle yapmıyordunuz, şimdi minbere çıkarken üç defa "âmin" dediniz. Bunun hikmeti nedir?" diye sordular. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdular: "Cebrail Aleyhisselam geldi ve 'Anne-babasının ihtiyarlığında onların yanında olmuş ama anne-baba hakkını gözetmemiş, onlara iyi bakarak mağfireti yakalama gibi bir fırsatı değerlendirememiş kimseye yazıklar olsun, burnu yere sürtülsün onun!' dedi, ben de 'âmin!' dedim. Cebrail, 'Ya Rasûlallah, bir yerde adın anıldığı halde, Sana salât ü selâm getirmeyen de rahmetten uzak olsun, burnu yere sürtülsün!' dedi, ben de 'âmin' dedim. Ve son basamakta Cebrail, 'Ramazana yetişmiş, ramazanı idrak etmiş olduğu halde Allah'ın mağfiretini kazanamamış, afv ü mağfiret bulamamış kimseye de yazıklar olsun, rahmetten uzak olsun o!' dedi, ben de 'âmin' dedim."

Bu hadiste de belirtildiği gibi gelecekte pişman olmamak için hayatımıza çekidüzen vermeliyiz. Allah'ın çizdiği yolda yürümeliyiz. Anne babalarımıza sağ iken yetiştiğimizde onlara 'öf' bile dedirtmemeliyiz, rızalarını kazanmalıyız. Resulullah'ın adı geçtiğinde ona selatü selam getirmeliyiz. Ramazan geldiğinde onu ibadetlerle geçirip Hakk'ın razı olacağı kullar içerisinde yer almalıyız. Basiret gözümüzü dört açmalıyız.

Ramazan insanı munisleştirir. Oruçlu insan kötülük yapmaz, başkalarına bulaşmaz. Mevlana gibi hoşgörülü, Yunus gibi sevgi dolu olur. Kendisine bulaşmak isteyenlere Peygamber Efendimizin yaptığı gibi oruçlu olduğunu hatırlatır ve susar. O büyük insan, ramazanda müslümanın tavrını şöyle özetler: " Şayet birisi kendisiyle itişmeye veya kendisine karşı ağız bozmağa kalkışırsa 'ben oruçluyum' diye mukabelede bulunsun"

Ramazanla birlikte ülke sınırları içerisinde adeta bir maneviyat seferberliği yaşanır. Yedisinden yetmişine kadar hemen herkes kendisini ramazana hazırlar. Bu sadece maddi hazırlık değildir. Gönüller de bu aya girmek için her türlü kötülükten, fitne ve fesattan arındırılır. Müslümanlar o büyük dostu gönül hoşluğu içerisinde karşılarlar. Sadece insanlar mı hazırlanır ramazana? Elbette hayır!... Kurumlar da kendince hazırlıklar yaparlar. Çalışma saatlerini esnekleştirirler. Bunun yanında gazete ve dergiler de yılda bir ay da olsa Müslümanlıktan söz ederler. Mübarek ramazan, inanç bakımından zayıf olanların kalemine bile dolanır. Onlar da bu ayın faziletinden dem vururlar. Çünkü halkın gündeminde ramazan vardır. Kendilerini okutabilmek için ramazandan bahsetmek mecburiyetindedirler.

Türkiye'ye ramazan gelince, on bir ay boyunca Müslümanlara saldıran ve onları her fırsatta aşağılayan gazeteler bir anda kızıl olan renklerini yeşile döndürürler. Bu hızlı dönüşüm samimiyetten uzak ve yapmacık olsa da inananlar bu oyuna kolayca gelirler. Hacısının hocasının elinde kartel gazetelerini görebilirsiniz. Sene boyunca Müslümanları rencide eden kartelin gazetelerinde ramazan sayfaları yer almaya başlar. Bazı gazeteler dini kitaplar verir. Bu hızlı değişimi ve dönüşümü anlamakta zorlanırsınız. Islah olduklarını zannedersiniz iyi niyetinizi ortaya koyarak… Fakat ramazan çıkınca bir kez daha gerçek yüzlerini açığa çıkarırlar. Müslümanlara salya sümük saldırmaya kaldıkları yerden devam ederler. Bir ay boyunca onlara finansman sağlarsınız, onları karga misali beslersiniz ama sonuçta gözünüzü oymaktan çekinmezler. Çünkü onların inancı saman alevi gibidir. Sadece Müslümanların parasını çekmeyi, bir ay da olsa onlara gazete satmayı gaye edinirler. Saf olanlar, alışkanlık kazanarak ramazandan sonra da söz konusu gazeteleri almaya devam ederler. Neticede verdikleri paralar inançlarına saldırı şeklinde geri döner.

Akıllı ve şuurlu mümin, ramazan Müslümanlığıyla okuyucunun karşısına çıkan samimiyetten uzak kartel gazetelerinin oyununa gelmez. Onlara parasını kaptırmaz. Çünkü bilir ki bu kandırmacadan ibarettir. Ramazandan sonra her şey eski haline dönüşecektir. Bunun bir de Allah katında manevî vebali vardır. Bunun hesabını vicdanınıza verseniz de Allah'a veremezsiniz. Onun için kartelin oyununa gelmeyin; dostunuzu ve düşmanınızı iyi tanıyın. Kartel basının ikiyüzlülüğüne alet olmayın. Bilin ki Müslüman uyanık ve basiretli olur, olmalıdır da!... Aksi halde lokma lokma küçülmeye ve yutulmaya müstahak olursunuz.


( Ramazan Ve Basınımızın İkiyüzlülüğü başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 9.06.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu