“Sıla” kelimesi ulaşmak, kavuşmak, bağ gibi anlamlara gelir. “Rahim” ise, acıma, koruma manalarına gelir.. Sıla-ı rahim, kişinin yakınlık derecesine göre akrabalarına karşı, maddi ve manevi anlamda faydalı olmak, ilgi göstermek, yerine göre -iletişim araçlarıyla da olsa- onlarla irtibatı kesmemek gibi anlamlara gelmektedir.
Sıla-i rahim, öncelikle aralarında akrabalık ilişkileri olan kişileri hedef seçer. Her Cuma hutbesi sonunda okunan ayette: "Allah, adaleti, iyi davranmayı ve akrabaya bakmayı emreder; çirkin işleri, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Düşünürsünüz diye Allah size öğüt verir." (Kur'an, 16/90) buyurmaktadır.
Sıla-i rahim vacip, terki büyük günahlardan saymıştır. Yüce Allah; "Demek ki ey münafıklar! Siz işbaşına geçecek olursanız, ülkede fesat çıkaracak, nizamı bozacak, akrabalık bağlarını parçalayacaksınız!” buyurmuştur.
Kayseri’nin Manevi Mimarları’ndan Seyyid Burhaneddin’i okuyunca, yüzyıllar öncesinden akrabaların küslük nedenlerini, bunun yeni olmadığını daha bir iyi anlarız. Mesela, “Nerede bir dost nerede bir sevgili varsa, orada incinmek, dert ve mihnet vardır. Nerede bir yabancı varsa orada tek oluş ve yalnız kalış vardır. Bunun sebebi şudur: Tanıdık kimsenin senden umdukları ve bekledikleri şeyler vardır. Ona ne kadar vefa gösterirsen göster az görür ve ona razı olmaz. “Ben senden bu kadar mı umuyordum, daha fazlasını bekliyordum.” der. Ama yabancının senden bir ümidi ve beklentisi yoktur, az bir hürmet görse sevinir, onun sevinci iyilik eden kimseye de yansır. Nitekim öbürünün teşekkür etmeyişi, iyilik eden kimseye olumsuz yansıdığı gibi…” Burada akrabaların birbirine küs, yakınların kırgın olmalarının psiko-sosyal nedenleri açıklanırken, böyle bir sorunun varlığı; laf olsun diye konuşulmadığı meydandadır. Günümüzde kendimize ve çevremize bakınca, bunun fotoğrafını görürüz.
İnsanlar arasında sevginin yerleşmesine yardımcı olan en önemli sebeplerden birisi ziyaretlerdir. Sevgi ve güven duygularını geliştiren, kişileri birlik ve beraberlik içinde hareket etmeye yönlendiren davranışlardır. Sıla-i rahim, karşılıklı olarak ele alınmalıdır. Tek taraflı yapılan fedakârlıklar uzun ömürlü olmaz. İki adı gelene bir adım, bir adı gelene iki adım gidilmelidir. Kişilerin konumu bunun nasıl olması gerektiğini gösterir.
İslam âlimleri, kişinin ana-babasının vefatından sonra onların hayatta iken tanışıp görüştükleri kişilerle irtibatlarını kesmeyip saygı ve sevgi göstermelerinin gereği üzerinde durmuşlardır: Hadiste "Kişinin yapacağı en üstün iyiliklerden biri, ölümünden sonra babasının dostlarına sıla-i rahimde bulunmasıdır" buyurulmuştur.
Sıla-i rahmin en önemli kısmı ise akrabalara mali yardımda bulunmaktır. Bu yardımlar herkesten beklenemez.
Son dönemlerde toplumumuzda kaybolmaya yüz tutan değerlerimiz arasında sıla-i rahmi de görmekteyiz. Çekirdek aileye doğru giderken, “ana-baba adayları” yanlarında kimseyi görmek istememektedir. “Bir sen, bir ben bir de bebek” bencilliğini slogan haline getirmektedir. Oysa sıra kendilerine geldiğinde çoooook geç olacaktır. Adı “Huzurevleri”, huzursuz insanlarla doludur.
Akrabalar arası ilişkiler son derece zayıflamış yeni yetişen nesiller artık birbirlerini tanımaz hale gelmiştir. Sosyal, ekonomik ve kültürel ne tür problem olursa olsun bu görev ihmal edilmemeli; ”İrtibatı kesmeyelim” sözü slogan haline getirilmelidir.