ve...
tökezleyip kalıyorum.
yığıntı bir gecenin,
sığıntı hasretlerine...
inciniyor dallarımda yapraklar.
bulutların gölgesi yıkanıyor küllerimde.
umarsızca uyanıyorken çiğdemler,
sancılı bir hasret palazlanıyor ellerimde.
yüzümde çocuksu bir utangaçlık,
içim yanıyor be can,
yüreğim ölümlü artık...
kim tutabilir ki içimdeki kutsamışlığı?
kim nişanlayabilir sırra kadem basmışlığı...
bu gece;
hüznüm kayıp giden yıldızlara yük.
bu gece;
hüznüm senden büyük...
düşmüşüm bir ölü dalgaya.
presleniyor içimdeki mahşeri sessizlik...
eziliyor, sıkılıyorum.
zıpkınlar boşalıyor sırtıma,
içim deşiliyor, yırtılıyorum.
bir sazın ağır aksak telinde;
kuralsız bir bilmece.
rengi soluyor mavinin,
düşüyorum ezber yollarına.
omuzlarımda senden kalma vurgunlar.
şehrine sızmaktayım şimdi.
üzerime bir dağ göçüyor,
böğrüme gömüyorum ellerimi.
mısralarım zonkluyor,
bak ne kadar tedirginim...
bir iç savaş kazınıyor hücrelerime.
karşı bir çaresizliğin,
manifestosu yazılıyor fersizliğime.
bir tan vakti;
deşilmiş toprağıma bir filiz sürülüyor.
bozuluyor umutsuz düşlerin tılsımı.
dizlerim kan,
yüzüm ter içinde.
düşüyorum tekrar ve ezber yollarına.
dik yamaçlarında emekliyorum...
dilimde acemice bir ezgi,
caddelerinde voltalatıyorum hasretimi.
usulca uzatıyorum başımı,
uykudasın kıyamıyorum.
yapışıyor menteşesine cırtlak bir inilti,
kapını kapıyorum...
yığılıyor çaresizliğim avluna,
düşüyorum...
tünüyor bedenime soğuk bir puştluk,
üşüyor... üşüyorum.
alıp yeşil parkamı sırtıma,
çekip başımı omuzlarımın çatalına,
hasan polat
Şiirime ses olan değerli dostum Faruk CİVELEK'e teşekkürlerimle...