çetrefil bir gerçeklik
karışık da olsa, aslında çok yalın
ve çok bilindik bir hikaye bu.
dinle;
sadık erlerin sesleri
bozarken yazgısını, boşluğun
sen çok büyük,
ben daha çocukken,
türlü fırlamalıkları kendime mübah kılıp
dişlerimle kabuk kırıyorken,
kurtardım mı sanıyorsun sen şimdi
yalan tapınaklarında sakladığın o kişiyi
zamane fahişelerinin elinden?
ne zaman kavrar yüreğin
aşkın sadece sende kutsal,
sana özgü bir özgürlük olmadığını…
ya ben? sen öyle ırak,
böyle sağır bakarken,
ben nasıl anlatsam ki sana
hayatıma giren bütün olmayan kadınların
benimle oynayıp,
en fazla annemi kandırmalarını….
ahlarımı sonsuza değil,
sonsuzluğun boşluklarına değil;
bilenime söylemiştim, desem şimdi
yok!
vallahi bu sitem sana değil.
kadın!
gel kurtar ruhumda hapsolan hayalini
geri ver sende kalan beni.
aynı oyunu, her defasında farklı oynayıp,
hepiniz kandırıyorsunuz
ve hep aynı yerimden kırıyorsunuz beni.
oysa ben, tek sizi düşünürken kaybediyorum
o şikeli arenalarda, kendimi…