Kamburu kalmış aşk yüküm
Başımı eğirirken yaşımı dindirmeyen
Dilime ağır, şarkısı kahır
Susmalar kalıyor giden akşamların ardından
Saray tahtına göz diken sadrazam misali
Kılıçlar çekilmişken başlar yok oluyor, ansızın
Diller, ah! Diller kelepçelenmiş burçlara
Sözler âmâ
Gürültüler hep zindanlardan gün ışığına
Koş gel artık yaktığım mumlar tükenmeden
Cereyânda kalmış yanan bedenim tutuluyorken
Kara kara geceler üstüme yürüyorken
Kır dilinin zincirlerini
Bırak, boş ver kırılsın dilin kemiği
Ben seni dilsiz sevmiştim zaten
Gülümseyen gözlerine bakarken
Sukut olmuş dudaklarını öpüşümde
Rüzgârım da dalgalanan saçlarının yüzümü okşamasını sevmiştim ben
Sen ise çekip gitmeyi
Ah! Ellerin nasılda üşüyordur şimdi
Kopan fırtınalar gözlerine çöpler dolduruyordur
Yaşlarla yıkayıp yoklukla kuruluyorsundur
Gemiler, ah! Gemiler hep suyu akken karada…
Pembesi fazla kaçmış aşkın tabutunu sırtlandım yine
Yüküm ağır dokunmayın bana
Değseler bayrağım düşecek surlarımdan
İşgaldeyim, ordular ayrılık
Akın akın akıyor yalnızlık
Yatağını mı şaşırdın ey! Nil
Çorak toprakların can vericisi
Açlığın tek gönüllü savaşçısı
Dudaklarım kurudu yine
Bir damla öpücük, hadi!