Gözler Değil Sinelerdeki Kalpler Körelir
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle
akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu,
gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir. (Hac Suresi, 46)
Kuran’da söz edilen akıl ruhta yaşanan üstün bir özelliktir.
Kur’an ayetlerinde ‘akleden kalpler’ ifadesi sıkça geçer. Allah’ın tarif ettiği
akıl, beynin bir fonksiyonu olan zekadan farklıdır. Kur’an bize aklın vicdan ile
aynı yerde; kalpte bulunduğunu bildirir. Kalpleri körelmiş olanlar ise
akledemeyen kişilerdir.
Ve onların kalpleri üzerine onu kavrayıp
anlamalarını engelleyen kabuklar kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kuran’da
sadece Rabbini “bir ve tek” (ilah olarak) andığın zaman ‘nefretle kaçar
vaziyette’ gerisin geriye giderler. (İsra Suresi 46)
Öğüt
alabilenler, “Hiç şüphesiz bunda kalbi olan ya da bir şahit olarak kulak
veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır. (Kaf Suresi, 37)
ayeti gereği yalnızca ‘kalbi olan’ insanlardır.
Akıl kişinin vicdanî
özelliklerine göre artıp-azalabilir. İnsanın vicdanı güçlenir ve aklı
arttığında, Rabb’i ona “doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış”
(Enfal Suresi, 29) verir. Kuşkusuz bu, Allah’ın yaratmasındaki bir
sırdır.
Rabb’inden korkmayan kul ise bu “anlayış”tan yoksun olduğu için
gerçek akla da sahip değildir. Bu insan üstün zekaya sahip bir bilim adamı da
olabilir; ancak üzerinde araştırma yaptığı şeylerin gerçek sahibinin kim
olduğunu anlayacak vicdan ve akla sahip olmayabilir. İşte bu insanın keşfettiği
her şey gururlanmasına neden olur; kişi, Allah’ı değil kendisini yüceltir.
Şimdi sen kendi hevasını ilah edinen ve Allah’ın bir ilim üzere
kendisini saptırdığı kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde
çektiği kimseyi gördün mü? ArtıkAllah’tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz
yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz? (Casiye Suresi 23)
Yaptıklarını kendinden bilip, doğruları göremeyenler, “Allah,
onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler
vardır. Ve büyük azap onlaradır. (Bakara Suresi 7) ayetinde söz edilen kavrayış
ve anlayışları yok olanlardır.
İman etmeyen bu kimseler, çevrelerindeki
sayısız ayeti/delili göremezler. “ Göklerde ve yerde nice ayetler vardır
ki, üzerinden geçerler de, ona sırtlarını dönüp giderler.” (Yusuf
Suresi, 105) ayetindeki gibi Allah’ın varlığının apaçık delillerinden
gaflettedirler. Bu duyarsızlıklarının nedeni, kalpleri üzerindeki kavramalarını
engelleyen mühürdür.
Sahabe hanımlardan Ufeyre b. el-Velid’in şöyle
söylediği rivayet edilir: “Kalbin Allah Teala’ya karşı kör olması, dünya
gözünün kör olmasından daha şiddetli bir beladır. Allah’a yemin ederim ki, Allah
Teala’nın beni muhabbetinin künhüne vasıl kılması karşılığında bütün azalarımı
almasını arzu ederdim.” (es-Safedî, Nektu’l- Himyân)
Her kalp Allah’ı
anmak ister ancak sinesindeki kalbi körelen kişi bunu yapamaz. Mühürlenmemiş
kalbe ise Allah lafzı girer; işte o kişi Yüce Allah’ı tanıyabilir ve vicdanını
devreye sokarak öğüt alabilir. Dini bilmiyor da olsa, kendisine anlatıldığında,
hakkı, vicdanı ve kalbiyle görür, iman eder.
Kur’an’da kıssaları
anlatılan, yeryüzünde şımarıp azgınlaşmış bazı toplumlar, kendi elleriyle
kaçınılmaz azaba doğru sürüklenmişlerdir. Ancak öylesine kör ve basiretsizdirler
ki, hataları ve günahlarına rağmen, yaklaşan azabın kendilerine bir hayır
getireceğini zannetmişlerdir.
Derken, onu (azabı) vadilerine
doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, "Bu bize yağmur
yağdıracak olan bir buluttur" dediler. Hayır, o, kendisi için acele ettiğiniz
şeydir. Bir rüzgar; onda acıklı bir azab vardır. Rabbinin emriyle herşeyi yerle
bir eder. Böylece meskenlerinden başka, hiçbir şey(leri) görünemez duruma
düştüler. İşte Biz, suçlu-günahkar bir kavmi böyle cezalandırırız. (Ahkaf
Suresi, 24-25)
Kalpler Allah’ın elindedir; O, ’Mukallib’dir.
Samimi olan ve Kendisi’ne ulaşmak için yol arayan kulunun kalbini yumuşatır,
kalbine imanı ve Allah aşkını yerleştirir. Samimiyetsiz olan, uyarılara kulak
vermeyen kulunun ise kalbini çevirerek, dilerse imandan geri döndürür.
Allah
dilerse bizim de kalbimizi mühürler. Bir saat sonra kalbimizin mühürleneceği
söylense, panik halinde dua ederiz. O halde kıssada söz edilen geçmiş kavimlerin
hatalarına düşmeyelim. Allah’ın sonsuz merhametiyle yaptığı hatırlatmalardan,
çevremizdeki inanan insanların uyarılarından ders çıkarmamız gerektiğini gözardı
etmeyelim.
"Semud’a gelince; Biz onlara doğru yolu gösterdik,
fakat onlar körlüğü hidayete tercih ettiler…" (Fussilet Suresi, 17)
ayetiyle haber verildiği gibi körlüğü tercih etmeyelim. Allah’ın sınamak ve
imanımızı olgunlaştırmak amacıyla karşımıza çıkardığı tüm olaylardan ibret
almamız gerektiğini anlamazlıktan gelmeyelim.
(
Gözler Değil Sinelerdeki Kalpler Körelir başlıklı yazı
fuatturker tarafından
2.12.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.