Zeynep' imin doğumunun 5. gününde
sabah 6 da içim yana yana uyandım... İçimde anlatılamaz kötü bir his vardı,
sanki yüreğim yanıyordu... Yerimden kalktım, hastane koridorunda uyuyan annemi
ve kayınvalidemi uyandırdım, beni bebeğime götürün dedim...
Yatağımdan kaldırıp beni arabaya
bindirdiler yoğun bakıma çıkardılar... Kapıdan girer girmez hemşire, annesi
saat 9 da gel dedi bana... Kötü bir şeyler oluyordu, çıkmadım oradan, bebeğime
bir şey oldu, bana söylemiyorsunuz deyip ağlamaya başladım. Hemşire hemen içeri
kaçtı o kadar korkuyordum ki bebeğimin yanına girmeye! Baya bir giremedim, sonra yavaş yavaş içeri
gittim. Bebeğimin ciğerlerine boru takmışlar ve ağzından kan gelmişti...
ALLAHIM yine hatırladım içim bir hoş oldu ! 0lduğum yerde dondum kaldım , çok kötü
vaziyetteydi kızım, canım meleğim, mosmor olmuştu ; yanına gittim, küvezin
kapağını açtım, kızım gitme vaktin geldi mi? Dedim, ama gitme anneni bırakma ! Dayanamam annem, yapma ! Dedim... Sadece ağzını azıcık kıpırdatabiliyordu ve tek gözü
yarı açık bana bakıyordu...
Doktora
gittim bebeğim ölüyor dedim, doktor 20 dk kalbi durdu, beyin kanaması geçirdi
ve üzgünüm umut yok dedi… Yıkıldım, bir bağırabilsem, hastane inlerdi. Tuttum
kendimi sadece hüngür hüngür ağlayabildim...
Küvezdeki
bebeklerin hepsi ağlamaya başladı, sanki bebeğimin yasını tutuyorlardı, dışarı
çıktım anneme kızım ölüyor anne, gidiyor dedim, kendimi bıraksam oraya bayılacaktım.
Bir gün önce eşim bana, bir dua buldum sabah namazından sonra okuyunca kabul
oluyormuş demişti. Eşimi aramışlar, aradıklarında o duayı ediyormuş, o saatte
aranınca kötü bir şey olduğunu anlamış ama duasını yarım bırakmamış bir ümit
okumaya devam etmiş... Ben bu arada sürekli bebeğimin yanına girip çıkıyorum her
girişimde makinedeki değerler biraz daha düşmüş oluyordu. Saat 10.30 gibi
doktora, ne olursunuz eşimde son bir kez görsün dedim. Sağ olsun geri
çevirmedi, eşimle küvezin başına gittik, doktor küvezin büyük kapağını açtı
sevebilirsiniz dedi. Ben bebeğimi okşayarak hadi annem git artık, biz sana izin
veriyoruz, git ki bizi daha fazla üzme dedim. Eşim bu arada kendini sıkıyor,
bana Ayşe dayanamıyorum hadi çıkalım ne olur diye yalvarıyordu. Dışarı çıktım
eşim öyle bir ağlamaya başladı ki, ilk defa onu böyle görmüştüm. Saat 11.30 da
kızımızı kaybettik...
Evet, artık kızım ölmüştü... Anneme,
kızımı evimize götürüceğim, odasını görecek dedim. Geri çevirmediler isteğimi,
bu sefer morgda yatırmaya hiç niyetim yoktu kızımı, beni eve getirdiler
babamlar, eşimde işlemleri bitirip kızımızı alıp gelecekti. Akşam 5. 30 da
bebeğimizi ona aldığımız çantasında eve getirdiler. Aldım ellerinden odasına
götürdüm, kızımla yalnız kalmak istiyorum, siz gidin dedim. Sonra kızımı
yatağına yatırdım sımsıkı sarıldım, ne gariptir ki ağlayamıyordum, yüreğime bir
soğukluk gelmişti...
Sanki uyuyordu, sanki o an uyanacaktı. Bir
ölü bu kadar mı güzel olurdu? Kokladım, sarıldım, konuştum. O gün akşam köye gittik,
bebeğimi kucağımda severek sarılarak götürdüm ve hala ağlayamıyordum. Köye
geldik, odaya yatırdım, salondan fırsat buldukça odaya girip uyuyana kadar
kızımı sevdim. Yatağıma yattım, odadan hep bir ağlama sesi bekledim, insan
yavrusunun ölüsünden bile umudunu kesemiyor biliyor musunuz? Sabah oldu
kahvaltı yaptık, ne gariptir bebeğim ölmüştü ama ben yiyordum içiyordum. Öğlen
olmuştu artık veda etmeye çok az bir zaman kalmıştı. Kızımı aldım kucağıma,
tekrar ağlamaya başladım sarıldım, öptüm, eşimin köyüne gittik, hoca bebeği
almak istedi yıkamak için vermedim. Yıkama yerine girdik, ben yıkayacağım dedim,
hoca itiraz etmedi. Beni yönlendirdi ve kızımı ben yıkadım konuşa konuşa, seve
seve, sonra kefenlemeye gelince dayanamadım artık, iyice gücüm tükenmişti. Annecim
bu kadar yapabildim gerisine dayanamam dedim dışarı çıktım. Kefenlendikten
sonra eşim aldı kucağına mezarlığa götürdü kızımızı, hoca öyle bir kuran okuyordu
ki köy yankılanıyor, kuran sesiyle namazını kıldılar ve gömdüler kızımızı. Üç
tane yan yana küçücük mezarlar, hepsi benim yavrularımdı... Herkes gittikten
sonra yavrularımın başına gittim.
Çok kötü bir duyguydu arkadaşlar, unutulmaz
gibi geliyor insana, ama unutuluyor işte, ya da üzerini biraz kül kaplıyor … Arada
bir böyle düşüyorlar aklıma, burnumun direği sızlıyor, gözlerime yaşlar pusu
kuruyor, onları akıtmamak için zorluyorum kendimi, bazen de tutamadığım anlar
oluyor, iniveriyorlar yanaklarımdan aşağı yakarak, kalbimi kor bir ateş
basıyor…
Ama artık Azram var… Bir güneş gibi
doğuverdi yuvamıza, o kadar sıkıntılı anlardan, acılardan sonra. Onu ben
doğurmadım ama, benim parçam oldu artık, ben büyütüyorum, o artık benim canım
kızım…
Ne olursunuz canlarım, arkadaşlarım dua
edin, ALLAH’IM bize onun acısını göstermesin, hayırlı, sağlıklı, uzun ömürler
versin ona. Vatanımıza, milletimize ve bizlere hayırlı bir evlat olsun inşallah…
AMİN…
Ayşe
Benim gibi evlat acısı yaşamış ve benim yaşadığım acılara tercüman olan bir arkadaşımın kalbinden kalemine dökülenler..
(
Bir Annenin Kalbinden Dökülen Sağanaklar. başlıklı yazı
SakineBAHADIR tarafından
28.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.