İki gündür hasta yatıyordum, (eşim çalışmak için Zonguldak’ta, deniz gözlüm Gebze’de, yosun gözlüm ise okumak için Moskova’da olduğu için) yalnız başıma yaşadığım evimdeki hasta günlerimden birinde, daha isteksiz ve bir o kadar da halsiz yatağımdan doğruldum. Ardından, mutfağa doğru sendeleyerek gitmeye çalıştım. İlaçlarımı almam için bir şeyler yemem gerekiyordu. Hazırda yemeğim yoktu, bir paket hazır çorba pişirdim, ekmeklikte kurumuş olan ekmekleri içine doğradım ve sıcak sıcak yedim. Karnım doymuştu ilaçlarımı içip yatağıma doğru biraz buruk, biraz da garip kıvrılıp yattım.
            Döndüm durdum biraz yatakta, sanırım bir saat kadar. Bir ara saate baktığımda 01.00 i gösteriyordu çünkü. Her zaman ki dualarımı yaptım, Rabbimden rüyamda çocuklarımı görmeyi diledim. Sonra saat kaçta uykuya daldığımı bilemiyorum. Her geceki gibi karma karışık rüyaların koynunda yolculuğa çıktım. Gurbetteki kuşlarımı ve cennette beni bekleyen Dilara’mı görmek, onlara sarılıp, koklamak umuduyla.  Sonra da yeni bir sabaha yeni ve güzel bir güne uyanmak dilekleriyle uykuya daldım… Ölümün bir eşi denen ve bir daha uyanmaya garantin olmadığı bir geceye doğru öylesine yol aldım…
          Gece boyunca ara ara uyandım saate baktım. Huzursuz bir uykunun koynunda sabaha ulaştım. Uyandım, gözlerim yarı açık etrafıma baktım, bir ses bir nefes dinledim! Ama nafile dışarıdan gelen çocuk seslerinden kuş seslerinden başka evimde tık yoktu. Oysa bir zamanlar her sabah kalkıp rutin olarak yaptığım kahvaltıyı hazırlama, yatakları toplama, yemek yapma, evi temizleme, çocukların sorunlarıyla ilgilenme… Vs. Beni bıktıran işlerden, ne zaman bitecek diye yakındığım günler geldi aklıma, tüm bunlardan kurtulmuştum, rahatlamıştım işte!
           Ama yorgun bedenimin, usanmış kalbimin tüm bunları yeniden kaldıramayacağını bile bile o günleri özlediğimi hissettim bir an. Onların evde olmadıklarını bildiğim halde usulca kalktım yatağımdan sanki onları uyandırırım korkusu vardı içimde. Kapıyı açtım yavaşça, evet kimse yoktu bunu çok iyi biliyordum ama bu sabah nedense deniz gözlüm içerde uyuyor gibi geldi, onun nefes alışlarını, kokusunu hissettim bir an. Allah’ım bu nasıl bir şeydi anlam veremiyordum, onun burada olmadığını biliyor ve içerde varlığını ve nefes aldığını hissediyordum…
          Odaları gezdim bir bir, kimse yoktu, zaten biliyordum olmadığını ama gene de baktım işte! İçim burkuldu, boynumu büktüm, derin bir nefes aldım ve oturma odasındaki koltuğa bir külçe gibi oturdum. Düşündüm, düşündüm, düşündüm…
         Artık buna alışmalıydım, hatta alışmış olmalıydım dedim. Onlar artık yuvalarından uçmuş, yeni yuvalar kurmak için yol almışlardı çoktan, bunun bilincindeydim. Aslında yalnızlığı da severim ben, kalabalığı başım çekmiyor, altın günleri, ev oturmaları beni mutlu etmiyordu. Ama işte… Sadece evimin içinde yavrularımı görmek istiyordu anne kalbim, arada bir geleceklerini bildiğim, kabullendiğim halde…
       Ellerimi semaya kaldırıp, Rabbim! Onlara hayırlı eşler, hayırlı evlatlar ve içinde şen kahkahalar atacakları mutlu yuvalar nasip et diye dualar etmeye başladım, gözlerimden (hani derler ya) sicim gibi yaşlar boşaltarak. Sonra düşündüm, onların sağlıklı ve yaşıyor olduklarını bilmek bana yetiyordu, aklıma geldiklerinde ise tüm bedenimi tatlı bir sıcaklık sarıyordu, yüzümde buruk bir gülümsemeye sebep oluyorlar ve kalbim daha bir hızlı atıyordu.
        Evet, hayırlı evlat oldukları için onlarla gurur duyuyordum ve ömrüm boyunca duyacağıma da inancım sonsuz. Hele ki onlar buraya geldiklerinde ikisini birer yanıma alarak(ortalarında küçücük kalsam da)sahilde, gururla başım dimdik yürümek var ya işte o duygu anlatılamayacak kadar güzel bir duygu, hem de tüm sıkıntılarıma, yalnızlıklarıma değecek kadar.
İŞTE TÜM BUNLARI BİLMEK BANA YETİYOR, ANNELİK BU OLSA GEREK DİYE DÜŞÜNÜYORUM…
ONLAR BENİM SERVETİM VE ONLARI ÇOK SEVİYORUM, YALNIZ YAŞASAM BİLE İÇİM ONLARLA DOPDOLU ÇÜNKÜ… 

( Bu Sabah Her Zamankinden Bir Başka Uyandım Yeni Güne başlıklı yazı SakineBAHADIR tarafından 15.04.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.