MATEMATİK SENDROMUMUZ

 

 

Son YGS, ülkemizde bir matematik sendromu yaşadığımızın belgelenmesi açısından önemli bir veri oldu. YGS’de 870 bin adayın 4 ve altı matematik sorusuna cevap vermesi, matematik alanında büyük sorunlarımız olduğunu ortaya koydu(!).

 

Basından öğrendik ki bakanlığımız bu sonuçlara göre lise matematik derslerinin müfredatında değişiklik yapma kararı almış ve TÜBİTAK’tan yardım istemiş. TÜBİTAK matematiği sevdiren bir müfredat hazırlayacakmış.

 

Şimdi gelelim şu matematik derdimize. Ne yazık ki bizim ülkemizde matematik yeteneği olmayan çocuklar geri zekalı kabul edilir. Her öğrencinin matematiği çok iyi olmak zorundaymış gibi bir intiba vardır yediden yetmişe herkeste. Sadece fertte değil, devletimizde de bu yanlış inanış hakimdir.

 

Lisede matematik yeteneği olmayan çocuklar tembel, düşük seviyeli (bu kibarcası oluyor, doğrusu geri zekalı) öğrenci kabul edilir ve doğrudan sözel sınıflara atılırlar. Sözel sınıf öğrencisi her zaman dışlanmış, horlanmış, hiçbir şey olmaz nazarıyla bakılan öğrencilerdir. Çünkü onlar matematik yapamazlar.

 

Ne olur matematik yapamazlarsa, ne olacak, üniversite sınavında başarılı olamazlar. Sistem öyle bir şey ki 9’uncu sınıfta öğrenciye tüm dersleri veriyor, burada matematik yeteneği olmayan çocuğu sözel sınıfına sepetliyor, bu öğrenciye matematik dersini laf olsun diye ya veriyor ya vermiyor kalan eğitimi boyunca. Ancak üniversite sınavına gireceği zaman çocuğa YGS’den 40 matematik sorusunu dayatıyor.

 

Şimdi sormak gerekmez mi çok değerli yetkililerimize: Bu çocuk zaten matematik yapabilseydi sözel sınıfında olmazdı. Matematik yapabilseydi meslek lisesinde olmazdı, matematik yapabilseydi yabancı dil bölümünde, güzel sanatlarda olmazdı. Zaten bu çocukları matematik yapamadıkları için kimini sekizinci sınıfta, kimini de onuncu sınıfta dışlayıp, adam yerine koymayıp bu okullara ve sınıflara gönderdiniz. Şimdi hangi akla hizmet için bu çocuklara YGS’de 40 matematik, üstüne bir de 40 fen sorusu dayatıyorsunuz?

 

Gencimiz lisedeki sözel bölümdün yine üniversitenin bir sözel bölümüne, edebiyat, tarih, sosyal, Türkçe vb bölümlerden birine gidiyor, KPSS’ye gireceği zaman sistem karşısına yine matematik çıkartıyor. ALES’e girmek isterse yine matematik… Yıllardır matematik görmeyen öğrenciye sınavlarda matematik soruluyor. Bu hangi eğitim anlayışında vardır? Sanıyorum sadece bizde… Matematiği iyi olanı zeki, olmayanı zeka özürlü sayan/ sanan hastalıklı bir sistem ancak bizde olabilir.

 

Matematik hayatta her şey değil. Hatta matematik hiçbir şey!

 

Bunu hayatında, okulda öğretilen matematiğe hiç ihtiyaç duymamış biri olarak söylüyorum. Çocuklarımız “x, y, z” ekseninde dolaşan, bu çerçeveden dışarı çıkamayan, ezberci ve formül üzerine oturtulmuş hayatlara adapte bir nesil olarak yetişiyorlar.

 

Çocuklarımız, sistemin tek tip insan modeli gereği gereksiz matematik bilgileriyle oyalanıyor, düşünmeleri engelleniyor, sözel mantık yürütme yetenekleri yok ediliyor.

 

Üst düzey yetkili bir öğrenci velim şu ifadeyi kullanmıştı birkaç gün önce: “ODTÜ mezunu memurlarımız var, iki lafı bir araya getirip konuşamıyorlar, çalıştıkları birimlerde arkadaşlarıyla sosyal ilişkilerde bocalıyorlar, bunalımlara giriyorlar. Evlilikleri yürümüyor. Gördüğüm bu canlı örneklere bakıp bu durumda çocuğum olacağına lise mezunu çocuğum olsun diye düşünüyorum.”

 

Sayısalı çok iyi öğrenci süper öğrenci değildir. Hayatta her şey üniversite sınavı da değildir. Sözel yeteneğe sahip olmayan, hızlı düşünüp çabuk karar veremeyen, hayatı sadece formüller ve şekiller ekseninden ibaret sanan ve her zaman bocalayan nesiller yetiştirmek bizi kurtarmayacaktır.


TÜBİTAK’a ve sayın Milli Eğitim bakanımıza, müsteşarımıza ve müfredatla ilgili değerli yetkililerimize sesleniyorum, lütfen eğitimizi bu matematik teröründen kurtarın. Bir sürü angarya bilgiyle çocuklarımızı doldurup onların sözel düşünce yeteneklerini köreltmeyin. Yine sözel zekalı öğrencileri, matematik yapamıyorlar diye geri zekalılar sınıfına itilmekten kurtarın.

 

 

( Matematik Sendromumuz başlıklı yazı M. Kuvancı tarafından 28.04.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu