“Aklında biri var Sena” dedi Toygar hışımla. “Ondan bu hırçınlığın, bu

asiliğin. Bu takmazlığın ondan, bu umursamazlığın… Git diyorsun bana ama kendin terk edip gidemiyorsun. Suçluluk psikolojisi bu!” dedi Toygar. Rengi attı Sena’nın, nabzı yükseldi, titredi farkında olmadan, korktu birden. Ne diyorsun Toygar diyecekti onu da diyemedi. Sustu kaldı öyle!

            Toygar devam ediyordu ve yaraladığı ceylanın üzerine atılan bir kaplan gibi dişlerini gösteriyordu. “Bakmaya yüzün yok yüzüme, konuşmaya cesaretin hiç yok, anlamaya ihtiyacın yok. Beni seviyor gibi yapma, eğer böyleyse bırak lütfen. Kızmam sana o kadar.” Sesi buğulaşmıştı Toygar’ın. Ağlamaklı bir haldi duyduğum, inleyen bir kalpti hissettiğim.

            Sena donmuş bir halde olan biteni kavramaya çalışıyordu ama yapamıyordu. Kilitlenmişti, Toygar nasıl konuşuyordu böyle, onu böyle konuşmaya itecek ne yapmıştı? Düşünüyordu düşündükçe canı acıyordu acıdıkça ağlamak istiyordu. Ama boğazında bir demir yumruk vardı.

            “Ama ben seni seviyorum.” dedi usulca.

            “Bir sabah kalktığında ben olmayacağım hayatında!” dedi Toygar. O kadar içten söyledi ki bunu elindeki cam bardak kırıldı Sena’nın. Elektrikler kesildi bir an, ortalık süt liman oldu birden. Kalabalıklar dondu, kuşlar öldü, çiçekler kurudu o an. Sena devrildi devrilecek bir ağaç gibi durdu yine.

            “Bir çocuk gibi ağlayarak gideceğim seni bana getiren yollardan. Başka bir şehre gideceğim. Adını dahi bilmeyeceğim.” Bunları söylerken gözlerini sildi Toygar çaktırmadan.  Sena gözyaşlarını silmeye gerek görmedi. Ağladı iyice. Toygar devam etti konuşmasına: “Seni yıldızlara anlattım dün gece… Düştüler bir bir semadan, toplayamadım hiç birini… Kaydılar karanlığın kalbine, hiçbirini tutamadım. Ne kadar da yıldızlara benziyorum Sena. Bende karanlıklara koyuveriyorum kendimi tutacak bir el yok beni. Neden bu denli yalnız hissediyorum kendimi? Neden bu kadar çaresiz ve kimsesiz görüyorum kendimi?”

            Sena konuşacak gibi oldu “ama ben seni seviyorum” diye… Sesi çıkmıyordu. Bir hüzün yumağı gelip oturmuştu yüreğine, bir gözyaşı balonu boğazını kitlemişti. Gözleri patladı patlayacak bir yağmur bulutu gibi hazır olda duruyordu. Toygar içindekileri kustu da kustu o gece. “Aklında biri var” diyordu habire. “Süslenmelerin püslenmelerin hep biri için Sena… Benim için olmadığını çok iyi biliyorum.” diyordu Toygar çok emin ve kendine güvenen bir dil ile. Sena her şeyi onun için yaptığını onun uğruna süslendiğini giyindiğini söylemeye çalıştı lakin anlatamadı.

 “Seni bulutlara anlattım biliyor musun?” dedi Toygar heyecanla. Gayri ihtiyari konuşuyordu. Gözleri başka bir âlemde idi. Ruhu bulutlarında üstündeydi. Ağladı bulutlar bir bir onun bu halini görünce. Hüzünlendiler Toygar için. “Her damlasında bir yürek vardı tutamadım, düştüler yere tek tek. Ne kadar da yağmur damlalarına benziyorum. Gözlerinden düşüyorum tutamıyorsun beni. Yerin derinliklerine akıyorum. Yok oluyorum.” diye sözünü tamamladı Toygar.

            Sena daha fazla dayanamadı ve “Yeter!” dedi “Toygar dur bir dakika.” Elleriyle bir bıçak gibi göğsünü yardı ve kalbini çıkardı.

            “Bak” dedi “İyi bak kalbime… Seni seven, seni yücelten ve seni asla satmayan kalbe iyi bak!” dedi. “Senden başkasının izi var mı? Senden başkasının adı kazınmış mı yüreğime?” Toygar ağzı açık bir halde Sena’ya baktı. Yüreği elinde olan Sena’ya baktı. Yüreğine baktı, yüreğindeki ismine baktı. Bir utandı pir utandı. O kadar olur. Sena’ya atfettiği suçlamalardan dolayı pişman oldu.

Toygar elini sol tarafına götürdü bir büyük boşluk gördü.
            Sena’da Toygar’ın sol tarafındaki boşluğa takıldı kaldı.

Bu işe ikisi de şaştı kaldı. Sonra anladılar sevmenin tekleşmek demek olduğunu… Sevmenin tek kalp demek olduğunu idrak ettiler.

Göz göze geldiler, el ele…

Yürekleri ellerinde bir ömür sevmeye yemin ettiler.

Sevmek tekliği göze almaktır.
Sevmek ayrılmanın pekliğine meydan okumaktır.

 

( Sol Taraftaki Boşluk başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 20.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu