Güneşli Hayıflanmalar
Güneşin tenimi
yakmasından hoşlanıyorum. Herkes yaz günü köşe bucak kaçarken güneşten, ben
üzerine üzerine gidiyorum güneşin. İçim dışım pişsin istiyorum çünkü. İçim
cayır cayır yanarken, dışım neden çiğ kalacakmış?
İnsan zamanla
birlikte, zamanın bizzat içinde kaybolup gidiyor. Geçmişte yaşadıklarım
bırakmıyor peşimi. Benim herkesin aksine keşkelerim var. Nedense hiç kimse
sahiplenmiyor keşkelerini. Bense biliyorum ki beni ben yapan keşkelerimdir.
Zaman içinde yoğrulmuşlardır kendileri ve hepsi bizzat bana aittir. Keşke
olmasalardı dediğimde çok olur hani, içine düştüğüm paradoksun labirentlerinde
bir çıkmazdan diğerine sürüklenirken.
İşte orda
duruyor çocukluğum, yanı başında tanıdık simalar. İşte babaannem, sanki hiç
yaşlanmamış, dizleri hala tutuyor, yürüyebiliyor, o çok sevdiğim hasta
çorbasından yapıyor bana. Dedem geliyor yemyeşil bahçenin kapısından, omuzları
daha dik, daha bir babayiğit sanki hiç yaşlanmamış gibi. Amcalarımda öyle
duruyorlar delikanlı, yiğit. Hepsi birer dağ gibi. Ne birisi ölmüş, ne
diğerleri ihtiyarlamış. Çocukluğumun izleri zihnimin meydanlarında, bense
güneşin altında, gökyüzünü izliyorum. Sanki daha önce hiç görmemiş, hiç
yaşamamış gibiyim. Havalandırmak istiyorum yüreğimin kuytuluklarını. Bu nem, bu
kekremsi koku, bu olmamışlık, bu paslanmışlık havasızlıktan olsa gerek diye
düşünüyorum. Hava alamıyorum bir an. Gözlerim kararıyor.
En iyi sapanı
ben yapamasam da, en yukarıya benim yaptığım uçurtmalar çıkmasa da, en güzel
oyuncaklar benim olmamışsa da en güzel çocukluk benim çocukluğumdu, biliyorum.
Yoksa bu kadar çok özler miydim çocukluğumu? Bu kadar çok hatırlar mıydım? O
zamanlar birdik, bizdik ve koskocaman bir aileydik. Aynı sofrada yemek yer,
aynı bahçede çay içerdik. Birimizin derdi hepimizin derdiydi. Hep beraber
sevinir, hep beraber üzülür ve hep beraber kavgaya giderdik. Hiçbir şey hiç
kimsenin değildi, hepimizindi. Şimdi hayat benim hayatım, ev benim evim,
telefon benim telefonum, araba benim arabam, televizyon benim televizyonum,
bilgisayar benim bilgisayarım. Anlaşılacağı üzere yapayalnız bir adamım. İnsan ne
zaman kurtulursa benliğinden o zaman kurtuluyor yalnızlığından.
Dün gibi
okulda beni rahatsız eden zibidiyi amcama şikâyet edişim, daha dün gibi amcamın
okul çıkışı amcamın zibidileri sıkıştırması. Daha bu sabah gibi amcamın ilk
oğlunun doğumuna sevinişim, yerimde duramayışım, daha sonra hiç görmediğim
emmioğlum. Şimdi gibi hastane önünde ameliyat olan babaannemi bekleyişim. Ne oldu
sonra? Hiç yaşanmadı mı tüm bunlar? Ben hiç çocuk olmadım mı? Biz hiç aile
olmadık mı? Hiç sevmedik hiç sevinmedik mi? Gözyaşlarımız yalan mıydı, uykusuz
endişeli gecelerimiz? Hiç biri yaşanmadı mı bunların? Tatlı bir rüya mıydı tüm
yaşananlar?
Yaksın
istiyorum güneş tenimi, içim cayır cayır yanıyor çünkü. Bu sıcak yaz gününde
yalnızca ben kaçmıyorum güneşten, bir ben takmıyorum güneş gözlüklerini; güneşi
görebilmek için belki…
(
Güneşli Hayıflanmalar başlıklı yazı
MESUT ÇİFTCİ tarafından
26.06.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.