Hivda 'ay doğdu' demek.

            Kız ismi.

Kürtçe…

Yasak değil, sevdaya dair, aşka dair bir hikaye bu!
 

            Ay parçası yüzüyle bahtı da inşallah öyle olur.

            Ay yüzlü, ay parçası, ay gibi…

Ay yeter! İçinde bu kadar ay olan bir cümleyi kim ne etsin?

            Ay, ay, ay! Ne de teşbihi bol, ne de manası parlak, ne de karanlığa inen bir ışık gibi bütün bunlar!

            Hivda karanlığın beyaz gülü.

Siyah fonlu yeryüzü gergefine işlenen aydınlık bir yüz.

Yar yüzü…

Yara olmaz yüreğimde umarım.

 

            Onu gördüğümde ismi de cismi gibi etkiledi beni.

            Sözlüğe koştum ilk ne demek diye.

            Kürtçeymiş 'ay doğdu' manasına geliyormuş.

Hivda ne de güzel geliyor dile…

Ne de güzel konuyor gönle.

Hivda sessiz ve içten buğulu bir tonla seslenin bakayım: “Hivvv daaaa!” diye… Tınısı içinizi hoş ediyor, aklınızı alıyor, gönlünüzü tarumar eyliyor.

 

Karanlık bir günde çıktı karşıma. Gemileri yakmıştım aşk üzre, limanları bombalamıştım kavuşma üzre… Kalbimin Endülüsünü arıyordum belki de! Kendimi atacağım sakin bir sığınak arıyordum ruh iklimimde. Dingin bir yalnızlığa kulaç atıyordum kendi dünyamda. Mavi bir kimsesizliğe sokuluyordum kafa dengimde.

Dalgalandım da duruldum kıvamındaydım.

Bulandım da duruldum tadındaydım.

Sarhoş oldum da ayıldım demindeydim.

Ah biçare kalbim, ah bîbaht serim!

Ne haldeyim?

 

Karanlık mı karanlık günler üst üste birikirken yaşamımda, hüzünler katmer katmer olurken yüreğimde, acılar artık kireç bağlarken ruhumda onu gördüm birden. Gördüm de ne gördüm meğer o güne kadar ne de körmüşüm. Meğer o güne kadar sağırmışım. Meğer o güne kadar hiç yaşamamışım. Kalp defterimin sayfalarını yalan aşklarla nafile doldurmuşum. Doldurmuşum silmişim, silmişim doldurmuşum.

 

Yanındaki sesleniyordu ona “Hivda baksana” diye…

Çakıldım kaldım onu gördüğüm yerde.

İçime bir ay doğdu sanki!

Bir yanı aydınlık hep, hep bana bakan yanı aydınlık.

Ayın karanlık yüzü bendim. Öte yüzümü gördüm. Ay yüzlümü gördüm, aydınlık olan yönümü gördüm. Ruh ikizimi gördüm, yüzümün diğer yanını gördüm. Gördüm de gördüm bütün güzellikleri o yüzde, dalgalandım da dalgalandım onun deniz gözlerinde, estim de estim onun dağınık saçlarında, uçtum da uçtum onun hülyalı bakışlarında, koştum da koştum onun eşsiz kalp ovasında. Bir aşk çocuğu gibi doldum da doldum onun kalbine, taştım da taştım onun gözlerinde, aştım da aştım enginleri onun hayal dünyasında.

Âşık mı oldum ne?

Vuruldum mu ne?

Yakalandım mı ne?

 

Hivda yüreğime aşkı kazıdı, gönlüme imzasını attı. Ruhuma çentiğini attı aşkın. Kemendini boynuma doladı çekti de çekti kendi kendine. Bir anafor gibi gözlerine düştüm, bir mıknatıs gibi beni çeken yüreğine düştüm, bir yaprak gibi toprağına düştüm. Bir yıldız gibi ömrüne düştüm. Kendimi ona kattım, onu kendime bandım. Ben bu aşka kandım, ben ona yandım.

Hivda!

Ay doğdu demek.

Yüreğime düşen aydınlıktı.

İçime değen histi.
Yasak değildi onu sevmek, ismi sakıncalılar listesinde değildi.
Olsa da yürek yasak tanımazdı. Olsa da takmazdı şah padişah!
Beni bana getiren güzeldi.

Kışın ardı bahardır, baharın ardı yazdır, yazın ardı hazandır, hazanın ardı kıştır yine. Duygularda buna benzer. Yaşanılan her şey bu dönüşüm üzeredir. Ömür de buna benzer aşk da…

Hivda ile aydınlığa dönen kalbim onsuz yine karanlığa düştü.

Onulmaz bir derde düştü.

Dün vardı bugün yok oldu.

Bana yine elem düştü.

Bana yine hüzün düştü, kahır düştü, lanet düştü.

Yasak değildi onu sevmek, bal gibi biliyorum.
 

Ay tutuldu ben tutuldum.

Ay karanlık oldu can yıkıldı.

Ay soldu, ben öldüm.

Ay düştü semadan ben düştüm.

Ay yüzlümdü, toprak yüzlüm oldu.

Ay gibi başımda durur âlemi aydınlatırdı şimdi yerin altını aydınlatıyor. Kuşlarla uçurtmalarla dosttu, şimdi yılanlarla böceklerle dost!

 

Hivda!

Bir gel gitlik ömrümde yanımda oldun.

Geldin ve gittin.

Sorgulamıyorum seni…

Hala seviyorum seni…

Ay ışığımdın; mehtabım mehlikam, mah(ay) ru(yüz)mdun mahrum ettin beni senden.

 

Şimdi eksik kalan aydınlıklarını topluyorum ömrümden.

Dokunduğun her şeyi mesela, ellerimi…

Kokunun sindiği şeyleri, tenimi…

Değdiğin her şeyi… Dudaklarımı…

Aynanı, tarağını, tabağını, kupanı…

Ve kendimi…

Alıp sana geliyorum ay yüzlüm.

Bekle beni.

Yasak değildi seni sevmek, sakıncalı değildi adı.

Hivda idi karanlığın yüzüne çakılan kibrit gibi gönlüme çakılmıştı.
Yazık bana, "O" yok şimdi!
( Hivda başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 5.07.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu