Tenhada aslan kesilenler huzurda fare oluyorlar fare. Kıyıda köşede kral kesilenler ortada kul köle oluyorlar. Ne kadar farklı yüzlerimiz var hayret ediyorum, ne kadar takma isimlerimiz var, ne kadar çakma tiplerimiz var, şaşıyorum da şaşıyorum. Ve acayip bir halde onlara bakıyorum. Renk renk, dem dem, kıvam kıvam, çeşit çeşit… Seç beğen al, beğenmediysen elle elle bırak, seçmece yüzler, tipler… Hepsi üç kuruş etmez!

 

Ahmet ALTAN ‘Kırkıncı Oda’ şiirinde ne kadar da güzel ifade etmiş kendisini saklayan, maske takan, farklı davranan, içi dışı bir olmayanları. Bu şiirin tamamını okumanızda fayda görüyorum.

“Göründüğünüz insan mısınız siz,
yoksa bir define arayıcısı hazineler mi bulur
içinizde
ya da yıkılmış bir kentin harabelerini mi
taşıyorsunuz?
Derununuzda neler saklıyorsunuz?
Ne kadarınız gerçek sizin?”

 

Adam yazı yazıyor adı yok sanı yok.

Adam yorum yapıyor adı yok canı yok.

            Astığım astık kestiğim kestik türden hem, fikirleri var ama fikirlerinin vermiş olduğu bilinç yok, cesaret yok, onu savunmaya takati yok, inancı yok bir kere. Bırak bu işleri arkanda devlet su işleri olsa ne yazar!

            Aslolan ismiyle cismiyle kendisini bir bütün olarak ve net olarak ortaya koyabilmektir.

Bunu samimiyetle, erkekçe, harbice ifade edebilmektir. Fikrin rivayetçisi değil dedikoducusu değil bizatihi müdafii olma icap eder. Slogan atmakla olmaz, sloganı nefsinde yaşamakla olur.

 

Akıl verirler kendi düşünceleri üzerine… Duygu verirler kendi duyguları

üzerine… Tamam da aslanım yiğidim adın sanın yok mu senin? Bu fikir kimin fikri, bu duygu kimin duygusu?

 

“Ya olduğun gibi görün

  Ya da göründüğün gibi ol.”Ah Mevlana Hazretleri ah! Ne kadar da güzel, ne kadar

da net bir şekilde ayan etmişsin olması gerekeni. Ne kadar da isabet buyurmuşsun görünmesi gerekeni… Bugün böyle değil ama!

 

            Kavga eder ama cismi yoktur.

            Söver ama adı yoktur.

            Fikrini beyan eder ama kim kimdir belli değil!

Duygularını ifade eder ama tanıyana aşk olsun!

Eskiden radyolarda şarkı istenirdi “Özel birisinden özel birine gelsin” diye. İyi de

herkesin özel olduğu ve kendini öyle hissettiği bir yerde kim kime istemiş şarkıyı?

 

 

İnsanlar neden adlarını yazmaktan çekinir, neden düşündüklerinin altına imzalarını

atmaktan men ederler kendilerini? Onları prangaya mahkûm eden nedir, onları kimliklerinin ifşa olmasından rahatsız eden nedir?

 

            Şiiri yazar, şair mahlas kullanır.

            Yazı yazar, lakap kullanır.

            Yorum yapar, farklı isimle yapar bunu.

            Eleştirir ama kim olduğu belli değildir.

            Tebrik eder, teşekkür eder ama yoktur kimse.

 

            Şöyle gönül rahatlığıyla ismini yazan azdır. Güvenen kendisine, yazdıklarına sırtını dayayabilen ve ne olursa olsun onları sahiplenebilen pek azdır. Fikirlerini net bir şekilde anlatabilen ve sahiplenebilen, duygularını çekinmeden özgürce ve rahatça ifade edebilen ve koruyabilen şahıslar azdır ama vardır yine.

            Akıl verirler şöyle yaz diye.

Şunu yazsan daha iyi olur diye.

Yok böyle olsaydı, yok şöyle olsaydı diye yol gösterirler.

Haklısınız kimleri yol olur kimileri yolcu. Kimileri paspas olur kimileri ayak. Kimileri akıl olur kimileri çamur. Sahi siz ne oluyorsunuz?

Siz neden yazmıyorsunuz?

Neden yorumlamıyorsunuz?

Neden fikrinizi savunabilecek yürekliliği gösteremiyorsunuz?

O zaman sonsuza kadar susun!

Ne eleştiriye ne beğeniye hakkınız vardır.

Ne övgüye ne sövgüye hakkınız vardır.

Sadece susunuz.

 

Vurulsam kaybolsam derim,
Çırılçıplak, bir kavgada,
Erkekçe olsun isterim,
Dostluk da, düşmanlık da.
Hiçbiri olmaz hâlbuki
Geçer süngüler namluya.
Baslar gece devriyesi jandarmaların...
Ahmet Arif dostluğun da düşmanlığın da

nasıl olması gerektiğini çok güzel ifade etmiş.


Fikri olan ve onu söyleyebilen, yalana dolana kapılmadan açıkça ve net bir şekilde

ortaya koyabilene saygım vardır. Aynı çizgide olmamıza gerek yoktur. Aynı kelimelere sahip olmayabiliriz lakin onu ifade edebilme gücü, varıyla yoğuyla onu savunabilme cesareti yeterlidir.
            Duygusu olana ve onu açıkça ifade edebilene, duygularının altına parafını atacak denli izini bırakabilene saygım vardır. Aynı hisleri paylaşmayabiliriz buna gerek de yoktur zaten lakin ismi cismiyle paylaşabilme erdeminden dolayı onu sevmek gereklidir.

 

            Sahi siz kimsiniz? Ben benim diyebiliyorum peki siz bunu diyebiliyor musunuz her yerde her zamanda?

           

( Özel Birisinden başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 14.07.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu