İnsanın bazı duyguları çok acayip gerçekten… Bir düşünüyorum da gerçekten, nerden geldik de nereye doğru gidiyoruz… Hayatımızda ne kadar ciddi şeyler var ama insan yine de kendi kendini oyalıyor işte…

Neden olduğunu bilmiyorum ama biz alışan bir yapıya sahibiz. Hemen her şeye alışıveriyoruz. Ne kadar büyük hüzünler, acılar, kötülükler ve hasretler yaşıyoruz ama alışıyoruz işte. Bu da bize verilmiş en büyük bir nimet galiba. Yoksa düşünsenize hiçbir şeyi unutamadığımızı… Evet, ama ben her şeyi hatırlıyorum. Yalnızlık insanın dostu falan değil. Sadece işimiz düştüğünde ara sıra ona başvuruyoruz o kadar. Ama şu an bana fena halde taktı ve bundan çok rahatsızım ve şikâyetçiyim.

Memur oldum ve memleketten ayrıldım. Kilometreler aştım. Ama yine de çok şükür o kadar da uzakta değilim ama Allah kahretmesin buraya da alıştım. Alışıveriyorum işte. İlk zamanlar çok kötüydü. İlk defa memleketten çıkmıştım. Aslında önceden de çıkmıştım ama yine de hep ailemin yanındaydım. Sonra 22 yaşında aniden memleketten ayrıldım. Doğduğum ve büyüdüğüm yerden ayrıldım. Aslında pek de güzel bir yer değildi ama benim anılarım vardı işte. Asıl önemli olan da bu galiba; bir yeri güzel yapan orada yaşanan anılardır ve çocukluğudur.

Şimdi 24 yaşındayım. Gelecekten bir beklentim var mı bilmiyorum. Yoktur herhalde. Önceleri vardı. Şimdi düşünüyorum da önceleri ne çok ne güzel hayaller kuruyormuşum. Şimdi hayal kuramıyorum iyi mi… Hayal kuramıyorum işte. Sadece kötü rüyalar var. Kötü, çok kötü ve geleceksiz.

Geleceğini planlamak güzel bir şey olsa gerek. Ama iş güç de olmadan nasıl yapacaksın, o da olmaz işte. Sevdiğim işi yapmıyorum bu bir gerçek ama parası çok güzel bırakamıyorum. Pek paragözlü bir insan değilim gerçi. Hatta savurgan bile sayılırım. Parayı tutamam nedense. Hemen harcarım gider. Bakkalda markette para üstü verseler bakmam bile, cebime atarım geçer giderim. Hatta bu yüzden çoğu kez kazıklandım bile. Geçenlerde ağabeymin yanına gittim izne. Nerde aldım bilmem kenarı yırtık bir para vermişler sonradan fark ettim. Nedense böyle konularda fazla uyanık değilim. Ayrıca insanları kandıran derecede uyanıklıktan da nefret ederim. Hep görürüz bazıları uyanık geçinir, seni beni kandırır sonrada sanki çok büyük bir meziyet yapmış gibi başı bir metre yukarıda yürür. Ama esnafın bana kenarı yırtık para ya da onun gibi bir şeyler vermesini çakarım ama belli etmem. Parayı verirken gözleri fal taşı gibi açık olur, yüzünde ifadesiz bir ifade vardır. Çok gülerim ben böyle şeylere. Ama nedense huyumu çözemedim bir türlü tepki vermem, veremem…

Yalnızlık iyi hoş da aşırısı gerçekten çok kötü. Ama aşırısı insanı öldürüyor. Kendim de çok önemli bir insan değilim gerçi. Hani çevremde birçok insan olsun bende rahat edemeyim diye ama öyle olmuyor işte.

Herkesin bir özelliği vardır doğrusu ama benim özelliğim pek bir sıkıntılı. Süpermen’i süper yapan herkesten güçlü olması… Bendeki ise herkesten yalnız olmam. Bak şaka yapmıyorum, herkesten ve herkesten daha yalnızım. Kimse beni aramaz. Herhangi bir insanı her gün ama her gün arasam, beni kimse aramaz… Cenazemi kim kaldıracak merak ediyorum. Belki de ölümsüzüm o yüzden yalnızım. Ya da ölünce zombi olacağım…


Arada bir Bizim Aile filmindeki Münir Özkul’un çok hoşuma giden bir repliği aklıma geliyor. Sahnede Halit Akçatepe soruyor:

—Boş ver baba ya, bekârlık sultanlıktır.

Münir baba çok güzel bir cevap veriyor…

—Sen hiç b.k yıkayan sultan gördün mü?


Ben kirlilerimi elimde yıkamıyorum çok şükür ama evlenmek de fena bir şey değil. Bir gencin hayatta yapması gereken üç şey var derler.

Askerliğini yapacak
İş bulacak
Evlenecek.

Bunların sırası değişebilir belki ama benim gibi ortalama bir gencin bunları yapması gerekiyormuş. İş bulmak için memleketten çıktım, hasretlik çektim. Hasrete alıştım. Herkesten ayrıldım. Kendimi de memlekette bıraktım biliyorum. Memlekette kendimi yalnız zannederdim. Küçük bir odaya çekilir. Odanın içinde ne kadar yalnız olduğumla ilgili şiirler yazılar yazar dururdum. Şimdi düşünüyorum da aslında hiçbir şey çekmemişim. Maneviyatımı da kaybettim gitti. Tekrar kazanmak için o kadar da uğraşıyorum. Özlüyorum sabah namazı camiden geldikten sonra güneşin doğuşunu seyretmeyi. Sonra akşam güneşin battığı sıra yollarda dolaşmayı. İşte bu benim işte. Ben böyle bir insanım işte. Ben böyle küçük şeylerle (bana göre büyük) mutlu olan bir insanım işte.

Şimdi buna da alıştım. Alışmak, alışmak, alışmak… Ne güzel her şeye böyleyiz (!) ,her şeye böyle alışacaksak işimiz var be…….
( Alışmak başlıklı yazı Mehmet ÇİFTCİ tarafından 11.08.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu