Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. (Kaf Suresi, 16)
İnanan insan ise, Allah’ın kendisini çepeçevre kuşatmış olduğunun bilincindedir ve her durum ve şartta dinin ve müminlerin çıkarlarını gözeten davranışlarıyla samimiyetini kanıtlar. Allah Katında geçerli olanın, yalnızca O’nun rızasını hedefleyerek yaptığı salih amelleri olduğunu kavramıştır. Samimi mümin kötülüklerden arınmıştır; saflığı ve masumiyeti davranışlarına yansır:
Bir de (savaşa katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için sana her gelişlerinde "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur. (Tevbe Suresi, 92)
Gerçek
samimiyet konusunda Kuran’da peygamberlerin hayatlarını anlatan kıssalarda pek
çok örnek verilir. Bütün peygamberler, oldukça zorlu imtihan ortamlarında
yaşamışlardır. Samimi davranışlarıyla Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış olan
Allah’ın elçileri, tüm müminlere de
örnek olmuşlardır.
Hz. Musa’nın kardeşi Hz. Harun ile birlikte, Firavun’a giderek, halkına
zulmeden bu zorba yöneticiye hak dini tebliğ etmesi, onun Allah'a duyduğu samimi
teslimiyetin en önemli kanıtıdır. Hz. Musa'nın kendi yaşamını hiçe sayarak,
sapkınca ilahlık iddisında bulunan Firavun'a gidip, "Eğer aklınızı
kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan her
şeyin de Rabbidir…" (Şuara
Suresi, 28) sözleriyle onu dine davet etmesi, samimi iman konusunda en
güzel örneklerden biridir.
Rabbimiz tüm insanlara "samimi
kullarının kurtuluşa ereceği" müjdesini verir. Bu nedenle müminlere
düşen, Allah'a bağlılığını ve samimiyetini artırmak olmalıdır.
Kişinin, Allah’ın herşeyi gören ve işiten olduğunu ve ahirette yapayalnız hesap vereceği gerçeğini unutması ve yalnızca insanların hoşnutluğunu hedefleyerek hareket etmesi samimiyetini zedeler. Tüm nimetleri, Allah bir rahmet olarak kendisine sunmaktadır ve sahip olduğu bu nimetleri de yine O’nun yolunda kullanmalıdır. Mümin zaman zaman gaflete kapılıp hata yapabilir. Ancak böyle bir gaflet anında Allah’a sığınmalı ve mutlaka Kuran’a uygun davranışlarda bulunmalıdır.
Samimi olan insan, Allah’ın
koruması altındadır. Bu nedenle yaptığı hatalar onu küçük düşürmez. Toplumdaki
küçük düşme, haksızlığa uğrama gibi kavramlar, şeytanın insanlara verdiği
vesveselerdir. Mümin için önemli olan,
insanların gözündeki değil, Allah Katındaki değeri ve yalnızca O’nun
bağışlaması ve hoşnutluğudur. Mümin yaptığı her hatadan sonra Allah’a yönelir,
bağışlanma diler ve tevbe eder. Çünkü, samimi mümin dünyada da, ahirette de
ceza ve ödülün yalnızca Allah’tan olduğunu bilmektedir. Hatasını farkettiği an
telafi edip, Allah’ı razı etmeye çalışması, kişinin samimiyetin kanıtıdır.
Bir insan bilgisiz olabilir, deneyimsiz hatta saf olabilir. Ancak kişinin
Allah’a samimiyetle bağlı olması çok önemlidir. Allah, Kendisi’ne yönelmek
isteyen kullarına mutlaka doğru yolu gösterecek, onları hidayete
ulaştıracaktır. Rabbimiz insanlardan samimi olmalarını istemektedir; samimi
olan kullarına bütün yollarını açacaktır. Allah Katında üstünlük özelliği olan
‘takva’ya sahip olmak için çaba gösterip, din ahlakını iyi yaşamaya çalışmak,
Allah'ın hoşnutluğunu amaçlamak… Geçici olan bu dünyada en güzel şey işte
budur.
Kim ihsanda bulunan (biri) olarak yüzünü (kendini) Allah'a teslim ederse, artık gerçekten o kopmayan bir kulpa yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah'a varır. (Lokman Suresi, 22)
Fuat Türker