Özgür bir dünyada yaşıyoruz. Yani yetişkin bir kızım olsa ve arkadaşlarıyla bara falan gitmek istese asla hayır diyemem. Dediğim an kaşlar havaya kalkar hemen, "Sen de onlardansın!" diyerek. "O örümcek kafalı kadınlardan..." 

Çok büyük bir oyun bu... Öyle büyük ki karşıdan bakınca merkezde oturan adamlar ve kadınları göremiyorsun. Birileri var ortalarda bir yerde. Saha öyle geniş ki biz onların orada hakkımızda planlar yaptıklarını; yaşamımızı hangi temeller üzerine kuracağımızdan hafta sonu nereye gideceğimize kadar bizimle ilgili en temel konularda kafa patlatıp, tüm bunları önlerindeki kağıtlarda yazılı rakamlara ulaşmalarında birer basamak olacak şekle getirmek için bizi nasıl bir oyun hamuruna çevirdiklerini göremiyoruz birtürlü.

Benim kızım on sene sonra onların hedeflediği birtakım istatistiksel verilere ulaşabilmeleri için illa ki geceleri yollarda olmalı mesela. Onca karanlık adamın kol gezdiği o yerlerden geçmeli... Bar adlarını bile bilmeli. Hatta bilmek ne kelime birkaçının müdavimi olmalı.

Yüksek bir yerlere çıkmalıyız. İlüzyonu bozacak, şapkadan tavşan çıkacağına hala inanmamızı sağlayan o şarlatanların tüm hilelerini, hurdalarını ele verecek açıyı tutturarak uzun uzun bakmalıyız sonra. O manzarayı gören kızım birden silkinmeli, "nereye gidiyorum" ben diyerek... İlk kez bulunduğu bir yerden geçiyormuşçasına şaşkın şaşkın bakmalı çevresine. O ana kadar üzerlerini saran o bulutsu perdeden tamamen sıyrılmış bir halde, çok başka giysiler içinde sil baştan keşfetmeli her şeyi... Yanından geçtiği o adamı görmeli birden. Sanki öylelerini ilk kez görüyormuş gibi yüreği ağzına gelmeli hemen, sıklaşmalı nefesi.

Daha dün gece serserinin teki peşine takılan kendisi değilmişçesine dehşet nazarları fırlatmalı ona. Bir genç kız olmalı yeniden. Ruhuna giydirdiği o erkeksi giysiyi fırlatıp, gözlerine kadınca şeylerin yerleşmesine izin vermeyen bir dünyanın gerçek dünyadan onu ayıran tüm aldatmacalarından sıyrılmış olarak, uzun uzun bakmalı o adama... Yüzündeki pis sırıtışı görmeli.

Korkmalı iliklerine dek. Tadını çıkara çıkara titremeli... Bir genç kızın kalbinde dünya ne şekilde atıyorsa, onun kalbinde de o şekilde atmalı aynen. O erkeksi elbisenin içinde kendini çok güvende hissederken hiç olmadığı kadar hayatın içinde, önceden göremediği her ne varsa sonuna dek görerek atmalı adımlarını bu kez o kaldırımlarda. Onları görmesini önleyen o perdeden tamamen kurtulan bir dünyada; her şey yerli yerine oturmuş, uyandırmaları gereken duyguları uyandırarak yer alırken çevresinde, o adamın gözlerini görmeli. Onun gibi tüm adamların gözlerini... Ve koşar adım uzaklaşmalı ordan. Önceden öyle adamların yanından korkusuzca geçerken hiç duymadığı kadar büyük bir dehşetle...

Bizim için planlar yapan, önlerindeki rakamlara uyan bir dünya kurmalarına hizmet edecek birer kuklaya dönüşebilmemiz için nasıl yaşayacağımızı belirleyen o adamların ve kadınların oturduğu o masa gelmeli sonra gözlerinin önüne. Onları görebileceği o yerden bakmaya hep devam etmeli zihninde. Yanından geçtiği o adamın gözlerindeki karanlıkta kaybolmamak için hep bakmaya devam etmeli.
( Karanlıkta Kaybolmamak İçin başlıklı yazı mavilikler tarafından 19.09.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu