Daha yazın ilk günleriydi. Yeni evimde bir kış ve baharı geçirdikten sonra yazı tanımaya çalışıyordum penceremden. Bahçe katındaydı evim. Yol kotunda kutu gibi minnacık. Penceremin içine yeni aldığım çiçekleri dizdikten sonra her gün akşamüzeri aynı saatte onları sulamaya başlamıştım. Bir gün dikkatimi çektin. Ertesi gün derken her gün çiçeklerimi sulama saatinde penceremin önünden geçtiğini fark ettim. Sanırım işinden evine dönüyordun. Yorgunca ağır ve düşünceli geçiyordun hergün. Aynı adım sertliğinde ve aynı ritimde yürüyordun.
Sonra bir gün sen de bana baktın. Derken her gün neredeyse ben seni o saatte bekler olmuştum, sende geç kalmamak için koşar. Sadece geçiyordun. Bakıyorduk,sessiz ve mimiksizce.
Bu böyle uzun bir süre gitti. Beklentisiz ve sessiz en hızlı geçen yazdı benim için. Derken daha kapımın önünden geçmene yarım saat varken kapı çaldı. Kitabımı bırakıp önce pencereden dışarı baktım. Kimse yoktu. Evin kapısına yöneldim. Kapıyı araladığımda pervaza yaslanmış bekliyordun,yine hiç konuşmadan. O an ne yapmam gerektiğini düşünmeden sadece kendi iç sesimle hareket ettim. Kapıyı açtım hafif kenara çekilerek. İçeri girdin,kapı kapandı.
Yüzüme dokundun. Seni hiç bu kadar yakın görmemiştim. Ama tanıdık gibi,yakıncacık yanımdaydın. Yanağımı sevdin,elimi tuttun. Kitabımı bıraktığım üçlü koltuğa oturduk. Uzanıp beni de kendine çektin. Sırtımı göğsüne yaslayarak üşümüş ayaklarımı bacaklarının arasına sıkıştırdım yadırgamadan. Saçlarımı kokladın sevdin onları. Öylece yattık.
Biraz içimiz geçip uyanınca, “her gün buradan geçtiğimde sarnıçları dolduran sular gibi doluyorsun içime” dedin. "Uzun bir günün ardından seni görünce serinliyor ruhum,ferahlıyorum."
Kim olduğunu hiç bilmiyordum. Evli misin, kaç yaşındasın…Kısacası hayat adında özgeçmişimiz bir sırdı aramızda.
Biraz hayatı anlattın kendi sesinle. Cümlelerin gerçekten unutulacak gibi değildi.
“ bazen insan her şeyi tükettiğini ve artık çabalayacak gücü olmadığını hissediyor. Yaşın ilerlemeden hayat öyle bir çöküyor ki içine nefes alamaz hale geliyorsun. Mucize ihtimalini taşımıyor hayatın. Bir döngü. Her gün aynı saatte kahvaltıya başlayıp hergün aynı saatte söndürülen son sigarayla kapatıyorsun günü. Her gün seni aynı saatte görmek garip bir güç verdi bana. Senden bir beklentim olmadığını bilerek çaldım kapını bugün. Sadece hayal olmadığını hissetmek istedim. Kokunu duymak. Çünkü bütün yüzler siliniyor insanın hafızasından zamanla. Ama kokular hep aynı kalıyor. Gözlerini kapıyorsun , kokular hep yerli yerinde duruyor. Mutlu bir adam değilim ben. Şansları ,düşleri çoktan bitmiş biriyim. Bir elim hayata asılmış çekip duruyor. Maddiyatı doyurmak için , yaşamak ve yaşatmak için bir elim hep dolu. Hep gücünü kontrol edip idareli davranıyor. Bir bilek güreşi gibi ,bir elim var olanları korumak için vuruyor duvarlara.. diğer elimse hala boş. Çünkü onu özgür yaşatmak ve istediğimde kullanabilmek için boş bıraktım.” Sonra elini bana uzatarak ve gözlerimin içine bakarak “öteki elimi sen tut ” dedi.
Öylece kaldım. Elini tutamadan kalakaldım. Ağladığımı hatırlıyorum konuşmadan. Sessizce yanımdan kalkıp gitti. Cebinden düşen bir faturadan adını ve soyadını öğrendiğim adam bir daha evimin önünden geçmedi. Bense içime öyle bir kapandım ki çiçeklerim bir bir öldü. Penceremde hiç çiçek kalmadığında yeni bir kışa girmeye başlıyorduk. Başka bir şehirde başka bir eve taşındım.Böylece artık umutlarda eller gibi havada kaldı.
Tüm bu anlattıklarım en az 15 sene evveldi. Ama dün gibi geldi bugün gazetedeki haberi okurken. Adı ve soyadı öyle bir kazınmıştı ki beynime haberlerin içinden ismini okuduğumda hemen irkildim. Haberde şöyle yazıyordu. “ …son satırlarını son nefesini vermeden bir gün önce yazmış. Kanserden kaybettiğimiz yazar kitabını şu cümlelerle tamamlıyor. … " öteki elimi sen tut"
( Öteki Elimi Sen Tut başlıklı yazı ÇİLER GÖKSEL tarafından 24.02.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. ) Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.