sen yoksun, sesin yok, gülümsemen yok.
uzaklardan bir güneş batıyor,
bir kuş ötüyor,
yasemin kokusu, düş kırıklığı.
ve kalbim yenik düşüyor
gün bittisine...
Yeni başlamış bir sonat kulağımdaki
yanağımda yeni yetme gülücük
ellerimde hiç kaybolmayan ısı,
gözlerimde yaş.
sen yoksun, sesin de, gülümsemen de yok...
"İsminaz" demişler kulağına üç kez
keşke vefa deseler ismine
leyla deseler, hacer deseler, hacer, keşke...
ama "naz" demişler ismine
az demişler bence
binnaz olmalı belki
Kurgular kurgulanmadan
düşler düşmeden kayıtlara
sarhoş ayılmadan, baykuş ötmeden,
kirpi sarılmadan dışındaki dikene
gelseydin keşke
ama gelmezsin
biliyorsun gelmenin dört başı mamur edeceğini beni
ister misin hiç?
sen yoksun, gölgen yok, olma ihtimalin de...
Yeşerir mi tekrar yollarım, bilmiyorum,
yosunlar, avize fidanı, ayı çiçeği...
çıkar mı yoluma aniden
kolların gibi, yüzün gibi, saçların gibi
koklar mıyım bir plumeriyayı koklar gibi
ellerinin üstündeki taze tüyleri....
Uzun uzun soluyor bir akşamüstü
soluyor kırmızı bir şarap gibi
çekerek içine bulutlarını.
ya benim özlemim ne olur şimdi?
ya kim aralar bana kapılarını
kimin gülümsemesine bakarak saatlerce
bütün dertlerimi unuturum ben?
ağlamadan nasıl rahatlayacak, içmeden mest olacağım?
işte gidiyorum gül güzelim, sevda bakışlım
gidiyorum hayallerinden, hayallerime...