Sağ kolun kuvveti,
Parmakların konsatrasyonunda boylamsız bir atıştı.
sanki,
Enlemsiz düşüp şafak söker gibiydi.
Boynu bükük çamurda yumuşaktı karnım,
Boyu kirpiklerimde belime kadardı , soğuktu ruhsuzdu.
İki yakın çizgi arasına sıkıştırmak, geçişi imkansız
kılmaktı strateji.
Boğazı daraltmak egonun sancılı hırsı, kendi çukuruna
saplanmak yaşanan en büyük korkuydu.
Çetin savaş seyirci toplarken bir yandan taraflar ve
saflar da belli oluyordu, o an yaşanan duygular şiddetliydi, yenik düşmek ya da
galip gelmek; her ikiside karmaşıktı. Üzüntü, sevinç, pişmanlık ve korku koyun
koyunaydı. Sadece tek bir amaç vardı her atışı kalbinden saplamak sonra
sınırları çizmek.
Bir gece yarısı,
Sadece ışıklar konuşuyor ve iki yaka kendi arasında
tütsüleşiyordu.
Gözler !!!
Tabelasız yola düşmenin ilk, hüznün son adımı.
Atışın sert zemine düşmesi beklenen bir sonuçtu sıra diğerine
geçmişti şimdi.
Okyanus kadar derin ve sınırsız olmak !
Ayın gölgesinde tiril tiril kumaşlara teslimiyet en güzel
rüyaydı, bu yüzden hamle daha derin olmalıydı. Saçlarını olanca gücüyle salladı
ve kurşun gibi yol almaya başladı sivri uçlu mutsuzluk, rüzgarı yalayıp Geceyi teğet
geçse de kıyısından, güneşi batırmaya yetmişti isabeti.
Yarası kabuksuz türden bir atış olmuştu,
Mutluluk ve mutsuzluk arasından yeni bir gönül yolu açmak
en zor dönemeçti şimdi.
Etraftaki sesler atışı zorlaştırıyordu, seyirci için kolaydı
taktik vermek üstelik tecrübesizken. İki seçenek vardı ya sabra cila çekmek ya
da çekilmek.
Kural çizgi üzerine yığılmamaktı.
Derin bir nefes alındı ve beklenen atış yapıldı.
Çizgilerin üzerine boyuna kadar çamura saplanmak,
Sadece ölümün provasıydı.
Bunu hayatın boyunca hatırlamaksa hiçliğin ta kendisi
hatta hiç olmaktır.
Bülent KAYA
İstanbul/05/03/2013