Sabah
“yeniden başlıyor” dedirtiyor. Seni yeniden sevdiğimi hatırlayacağım mesela.
Özleyeceğim, üzüleceğim ve kıvrılmışken koltuğa… Uzakta bir gemi görüp
içerleyeceğim. Biraz senin uzak oluşuna biraz kendimden uzak kalışıma. Çay
ısıtmıyor içimi , üstelik patlamak üzereyken bahar yakında.
Yorgunum
sevgilim, ne yoruyor beni ben de bilmiyorum. Belki artık sadece yaşamak yoruyor
. Kendim için nefes alamamak. Her gün her şeyin biraz daha zorlaşması. Ve ben
kendi kendime tutunduğum dalları budarken bir yandan da köklerine su döker
buluyorum kendimi. Garip mi sevgilim bu çelişki, yoksa ölmek mi üzereyim?
Kuşlara
bu kadar yakınken evim, uçmak ne güzel diyorum.
Her şeye,yerçekimine ve dünyaya kafa tutar gibi kanat çırpışlarına gıpta
ediyorum. Ama onlar da yoruluyorlar. Saçaklar olmasaydı ne yapardı kuşlar ? Demek
ki hepimizin soluklanacağı bir yürek var olmalı.
Gitmek
ve gelmek anlamını kaybediyor artık aramızda. Uzun süren bir gelgitin
müdavimiyiz. Ve ne garip ki bunca uçarı iki ruhun durup durup birbirine
dokunması. Ah dokunmak. Bu aralar kelimelere dokunmaya korkuyorum. Yere konan
kuşları kaçırmaya korkar gibi uzak duruyorum. Benim yüzümden uçup giderlerse
dayanamam diyorum. Sonra bir çocuk koşarak dalıyor aralarına. Havalanıyorlar hep
birden. Gözlerimi kapatıyorum. Sonra dönüyorlar geriye. Umut oluyor bu bana.
Geriye dönmek varmış hayatta diyorum. Yine de hiç kıpırdamıyorum yerimden. Avucumda
kalem bekliyorum.
Sanki
bir gün ansızın… bağıracaksın bana.
“Kır
artık kalbimi ve kurtar beni bu halden diyeceksin. Beni severek öldürme artık!
”
Kaybolarak
gidemiyoruz diyeceksin. ‘Karanlık’ içine kapanır da uyuyamazsam diye
hayıflanırken diyeceksin tüm bunları.
“En
büyük korkumuz aydınlıkta kalan
yalnızlık ”
09.03.2013 Tekirdağ.