Suçlu, Vicdanında Beraat Edemez
"... gerçekten nefis, Rabbimin kendisini esirgediği dışında var gücüyle kötülüğü emredendir..." (Yusuf Suresi, 53)
En
büyük düşmanımız şeytan ve kendi nefsimizdir. Her ikisi de sürekli
kötülüğü fısıldar. İnsana her zaman kıskançlık, öfke, intikam,
sevgisizlik, merhametsizlik, saygısızlık gibi kötü ahlâk özellikleri
kazandırmak ister.
İnsanın kendisine kötülük eden biriyle
iyi geçinip, iyilik eden birinden uzaklaşması, mantıklı bir açıklaması
olan davranış değildir. Ama imanı yaşamayan insan, kendisine kötülük
eden nefsiyle iyi geçinip, onu tatmin etmeye çalışırken, müminlerin asıl
dostu olan, onlara hayır yolları açan Allah’tan uzak yaşar.
Nefsi
şeytanın etkisi altına girmiş insan, vicdanının uyarılarına kulak
tıkayıp, nefsinin ’istek ve tutku’larına teslim olur. Ahireti düşünmeyip
dünya hayatına yönelen kimse, elde edeceği geçici nimetlere ve sahip
olduğu her şeye hırs ve tutkuyla bağlanır. Sanki ölüm ve ahiret çok
uzakmış gibi yaşamaya başlar. Nefsinin heva ve heveslerini tatmin etmek
adına, içgüdüleriyle sürdürdüğü bu hayat, insanı sonsuz azaba sürükler.
Bir Kur’an ayetinden nefsin istek ve tutkularının, cennete kavuşmanın
önünde engel olduğunu anlıyoruz;
Kim Rabbinin makamından korkar ve nefsi heva (istek ve tutkular) dan sakındırırsa,
Artık şüphesiz cennet, (onun için ) bir barınma yeridir. (Naziat Suresi,40-41)
Dünya
hayatına yönelik hırs ve bencil tutkular, insanın kalbini karartır.
Üzerindeki giysisi kirlendiğinde hemen temizleyen insan, kirlenip
kararan kalbini temizlemeye ihtiyaç duymaz. Her yanlışında biraz daha
kararan kalp, sonunda kömür gibi bir hal alır ve insanı zillete düşürür;
Kötülükler
kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir.
Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah’tan (kurtaracak) hiç bir
koruyucu yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına
bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; orada süresiz
kalacaklardır. (Yunus Suresi, 27)
Vicdan ise, Allah’ın ilhamıyla,
insanın doğruyu bulabilmesini sağlar. Hayatı boyunca başka bir yol
göstericisi olmasa da, vicdanının insana sürekli doğruları fısıldaması,
Allah’ın çok büyük bir nimetidir. Ancak çoğu insan, kendine ya da
çevresindeki insanlara çeşitli mazeretler ileri sürerek vicdanının
sesini bastırır, boğar, nefsinin isteklerini tatmine çalışır. Kendisini
her ne kadar bu mazeretlerine inandırmaya çalışsa da, vicdanı rahat
değildir. Allah’a ve kendisine karşı takındığı bu samimiyetsiz tavır,
hem dünyada, hem de ahirette dönüşü olmayan bir azaba dönüşebilir. Bu
durumla karşılaşmaktan kurtulmanın yolu ise, Allah’ın kullarına büyük
bir nimet olarak yarattığı vicdanın sesine uymak ve O’nun rızasını
kazanabilecek şekilde dürüst ve samimi bir ahlâk göstermektir.
Vicdanlı
kimseler için, kurtuluş yolu her zaman açıktır. Allah, gafletten
kurtulmanın yollarını Kuran’da ayrıntılı olarak bildirmiştir. Nefisteki
bencil ve haris duygulardan sıyrılmak, tutkulardan arınmak en önemli
çözüm yoludur.
“Hiçbir suçlu kendi vicdanında beraat edemez.” Juvenal
twitter.com/Fuat_Turker
(
Suçlu, Vicdanında Beraat Edemez başlıklı yazı
fuatturker tarafından
26.03.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.