İnsanın samimiyeti zorluk zamanlarında açığa çıkar. O zor zamanlarda
yaptığı dine aykırı davranışlar, kendince ne kadar mazeret sayıp dökse
de, kişinin samimiyetini şüpheli kılar. Rabb’imizin, “Münafıklık
yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah’ın yolunda savaşın
ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette
sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar.
Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli
tuttuklarını daha iyi bilir.” (Al-i İmran Suresi,167) ayetiyle de
bildirdiği gibi, kalbindekiyle söylediği birbirini tutmayan kişiler
imana değil, küfre yakın olanlardır. Bu kişiler, Allah’ın “gizlinin
gizlisini bilen” olduğunu unutmakta ve diğer müminleri aldattıklarını
zannetmektedirler. Oysa Allah, Kur’an’da bu insanların içinde
bulundukları ruh halini ve insanlara “şahdamarından daha yakın” olduğunu
haber verir:
Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne
vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha
yakınız. (Kaf Suresi, 16)
İnanan insan ise, Allah’ın kendisini
çepeçevre kuşatmış olduğunun bilincindedir ve her durum ve şartta dinin
ve müminlerin çıkarlarını gözeten davranışlarıyla samimiyetini kanıtlar.
Allah Katında geçerli olanın, yalnızca O’nun rızasını hedefleyerek
yaptığı salih amelleri olduğunu kavramıştır. Samimi mümin kötülüklerden
arınmıştır; saflığı ve masumiyeti davranışlarına yansır.
Gerçek
samimiyet konusuna Kur’an kıssalarında pek çok örnek verilmiştir. Bütün
peygamberler, oldukça zorlu imtihan ortamlarında yaşamışlardır. Samimi
davranışlarıyla Allah’ın hoşnutluğunu kazanmış olan Allah’ın elçileri,
tüm müminlere de örnek olmuşlardır.
Hz. Musa(as)’ın, kardeşi Hz.
Harun(as) ile birlikte, Firavun’a giderek, halkına zulmeden bu zorba
yöneticiye hak dini tebliğ etmesi, onun Allah’a duyduğu samimi
teslimiyetin en önemli kanıtıdır. Hz. Musa’nın kendi yaşamını hiçe
sayarak, sapkınca ilahlık iddiasında bulunan Firavun’a gidip, "Eğer
aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar
arasında olan her şeyin de Rabbidir…" (Şuara Suresi, 28) sözleriyle onu
dine davet etmesi, samimi iman konusunda en güzel örneklerden biridir.
Rabb’imiz
tüm insanlara "samimi kullarının kurtuluşa ereceği" müjdesini verir. Bu
nedenle müminlere düşen, Allah’a bağlılığını ve samimiyetini artırmak
olmalıdır.
Kişinin, Allah’ın herşeyi gören ve işiten olduğunu ve
ahirette yapayalnız hesap vereceği gerçeğini unutması ve yalnızca
insanların hoşnutluğunu hedefleyerek hareket etmesi samimiyetini
zedeler. Tüm nimetleri, Allah bir rahmet olarak kendisine sunmaktadır ve
sahip olduğu bu nimetleri de yine O’nun yolunda kullanmalıdır. Mümin
zaman zaman gaflete kapılıp hata yapabilir. Ancak böyle bir gaflet
anında Allah’a sığınmalı ve mutlaka Kuran’a uygun davranışlarda
bulunmalıdır.
Samimi olan insan, Allah’ın koruması altındadır.
Bu nedenle yaptığı hatalar onu küçük düşürmez. Toplumdaki küçük düşme,
haksızlığa uğrama gibi kavramlar, şeytanın insanlara verdiği
vesveselerdir. Mümin için önemli olan, insanların gözündeki değil,
Allah Katındaki değeri ve yalnızca O’nun bağışlaması ve hoşnutluğudur.
Mümin yaptığı her hatadan sonra Allah’a yönelir, bağışlanma diler ve
tevbe eder. Çünkü dünyada da, ahirette de ceza ve ödülün yalnızca
Allah’tan olduğunu bilir. Hatasını fark ettiği an telafi edip, Allah’ı
razı etmeye çalışması, kişinin samimiyetin kanıtıdır. Bağışlaması bol
olan Rabb’imiz bir Kur’an ayetinde şöyle buyurur:
Rabbiniz sizin
içinizdekini daha iyi bilir. Eğer siz salih olursanız, şüphesiz O da,
(Kendisi’ne) yönelip dönenleri bağışlayıcıdır. (İsra Suresi, 25)
Rabb’i
için yaşayan, Kur’an’a tam tabi olan, Allah’a aşkla bağlanan, Resulünü
aşkla seven, samimi ibadet ve kulluk için çaba gösteren insana en güzel
müjde Allah Katındaki karşılıktır. Allah’ın, samimi kulu için vaad
ettiği "üstün rızık", hem dünya hem ahiret nimetidir. Allah’ın kurtuluş
için gösterdiği en önemli yoldur samimi olmak.
Samimiyet, ağzın
söylediğini, kalbin ve beynin onaylamasıdır. Kalp hasta ise tedavisi
Kur’an ve samimiyettir. Kişi, Kur’an’a uyar, samimi olursa -Allah’ın
dilemesiyle- hastalıktan kurtulur.
İnsan bilgisiz olabilir,
deneyimsiz hatta saf olabilir. Ancak kişinin Allah’a samimiyetle bağlı
olması çok önemlidir. Allah, Kendisi’ne yönelmek isteyen kullarına
mutlaka doğru yolu gösterecek, onları hidayete ulaştıracaktır. Rabbimiz
insanlardan samimi olmalarını istemektedir; samimi olan kullarına bütün
yollarını açacaktır. Allah Katında üstünlük özelliği olan ‘takva’ya
sahip olmak için çaba gösterip, din ahlâkını iyi yaşamaya çalışmak,
Allah’ın hoşnutluğunu amaçlamak… Ruhu besleyen budur. Geçici olan bu
dünyada en güzel şey işte budur.
Kim ihsanda bulunan (biri)
olarak yüzünü (kendini) Allah’a teslim ederse, artık gerçekten o
kopmayan bir kulpa yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah’a varır.
(Lokman Suresi, 22)
Samimiyet, Allah aşkından kaynak bulur. Ancak
belli bir sınırı yoktur. Samimiyet, içinde yaşadığımız dört duvardan
bizi aydınlığa çıkarır. Artıralım ki ruhumuz açılsın, kalplerimiz şifa
bulsun…
(
Ruhun Gıdası Samimiyet başlıklı yazı
fuatturker tarafından
19.03.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.