Farz ibadetlerinden sonra Allah yanında amellerin en sevgilisi (rızâsına
muvâfık olanı) , Müslümanın kalbine sevinç koymaktır. (Hadis-i Şerif)
Müminler
birbirlerinin kardeşleridir. Hâlıkı aynı, kitabı aynı, yolu aynıdır
müminlerin ve aynı duyguları taşırlar. Aynı yola başkoymuş, aynı kitaba
tabi olmuş, aynı hedefe sahip insanlardır. Aralarında dünyevi sevgiler
gibi geçici ve çıkarlara dayalı olmayan, gerçek bir sevgi ve dayanışma
bulunur. Allah onların kalplerinin arasını uzlaştırıp-ısındırır ve
müminler O’nun nimetiyle kardeşler olarak yaşarlar.
Hep mutludur
müminler. Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak ve dine hizmet amacıyla
yaptıkları her iş, sevinç ve neşe kaynağıdır. Yaşadıkları neşe "imanî
neşe"dir. Kalplerinde gerçek imanı yaşamayan insanların tadamadıkları
samimi bir neşedir bu. Rabb’inin hoşnutluğunu ve rahmetini umut etmenin
getirdiği sevinç ve mutluluktur.
Bu güzel duyguyu müminler hem
doruğunda yaşar, hem dışarıya yansıtır kardeşleriyle paylaşırlar. Asık
yüzlü olmak mümine yakışmaz; güleryüzlüdür mümin. Tebessüm etmek
sadakadır, sevaptır.
İman etmeyenlerin neşesi geçicidir, dünyaya
yöneliktir, yapmacıktır. Allah küfür hakkında; "az gülsünler, çok
ağlasınlar" buyurur. Müminleri ise hiçbir olay üzmez, endişelendirmez.
Çünkü bilirler ki her olay yalnızca Allah’ın dilemesiyle gerçekleşir. O,
kaderde her şeyi kendileri için hayırla yaratır, Allah’tan başka kimse
bir zarar ya da fayda dokunduramaz ve en zor anlarda Allah tek dostları
ve yardımcılarıdır.
İman sahiplerinin yaşadıkları güzel ahlak
insanlara huzurlu, lezzetli ve mutlu bir hayat sunar. Müminler bu
güzelliği, neşeyi ve lezzeti diğer insanların da tatmalarını isterler.
Bu yüzden tek bir kişinin bile Kur’an ahlakını yaşamaya başlaması,
ahiretteki sonsuz azaptan korunması büyük bir sevinç ve neşe kaynağı
olur.
Samimi mümin kardeşlerine faydalı olur, sıkıntılarını
gidermek için çareler arar ve onların ihtiyaçlarını karşılar. Kalbi
Rabb’ine bağlı insan, Ensar gibi din kardeşinin çıkarlarını kendi
isteklerinden üstün tutar. "Kim (din) kardeşinin İhtiyacını giderirse,
Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim de bir Müslümandan sıkıntıyı
giderirse, Allah da buna karşılık ondan kıyamet sıkıntılarından bir
sıkıntıyı giderir"(Buhari) hadîsini kalben yaşar.
"Müslüman
kardeşinin (gönlü) içine sevinç koyman, mağfiret-i ilahiyi gerektirir."
(Feyz’ül-Kadir) buyurur Resûlullah(sav). Müminleri sevindirmek güzeldir,
güzel olmasından daha çok, haz veren bir ibadettir
Mümin
özverili, hoşgörülü ve yakındır ancak dikkatli olmazsa bazen nefsi
kontrolü eline alabilir. Nefsin kontrolü ele geçirmesi ise kıskançlık,
kindarlık, bencillik ve hırs gibi tüm kötü duyguların mümini etkilemesi
anlamındadır. Nefis insanı yanıltır, azgındır, bataklığına çeker. Bu
yüzden mümin şeytanın sözcülüğünü yapan nefsini değil, vicdanını en
fazla dinlemelidir. Hem kendisi teyakkuzda olmalı hem de kardeşlerinin
nefsini harekete geçirecek bir üsluptan sakınmalıdır.
Kur’an bu
konuya dikkat çeker. Şeytanın insanların arasını bozmak için uğraştığını
haber verir ve onlara sözün en güzelini söylemelerini buyurur.
Bediüzzaman’ın,
"Biliniz: En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız, tesanüddür.
Sakın sakın bu musibetlerin verdiği asabilik cihetiyle birbirinizin
kusuruna bakmayınız. Kısmet ve kadere itiraz hükmünde olan
şekvalar(hoşnutsuzluk) ve "Böyle olmasaydı şöyle olmazdı" diye
birbirinizden gücenmeyiniz… Biz sabır ve şükür ve kazaya rıza ve kadere
teslim ile mukabele ederek tâ inayet-i İlahiye imdadımıza gelinceye
kadar, az zamanda ve az amelde pek çok sevab ve hayrat(hayır) kazanmaya
çalışmalıyız." ifadesi, tesanüd konusunda güzel bir örnektir. O, her
zaman kendisinden daha çok düşündüğü Müslümanlara, dünya ve ahiret
huzuru için zorlukta sabretmelerini ve tesanüdü zedeleyecek
davranışlardan sakınmalarını hatırlatır.
Müminler güzel gözle bakmalı, güzel düşünmeli. Birbirlerinin eksiklerini tamamlamalı, merhametli ve alçakgönüllü olmalı.
Samimi
inananlar, Allah’ın verdiği en büyük nimetlerden olan ’sevgi gücünü’
çok iyi kullanmaya ve Allah rızası için sevgiyi yaşama konusunda tüm
engelleri kaldırmaya çaba gösterirler. Kur’an ahlakından uzak insanlara,
gerçekleri samimi bir şekilde ve güzel sözle ifade ederler. Kalbe hitap
eden konuşmaları, karşılarındaki kişilerin kalplerinde sıcaklık
oluşturur. Ve insanları Allah’a yöneltir. "Allah’a çağıran, salih amelde
bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü
kimdir?" (Fussilet Suresi, 33) ayetiyle bildirildiği gibi...
Samimi
müminlerin muhabbetinden kalplere nur akar, güzellik ve sevgi akar.
Mevlana’nın ,"Tapımızda (yolumuzda) riyazat yok; burada hep lütuf var,
bağış var. Hep sevgi, hep gönül alış, hep aşk, hep huzur var burada"
dediği gibi orada sevgi adına yok yoktur.
Kalpteki En Büyük Sevinç
Müminler
hem uyarıcı hem müjde vericidirler. Aralarında, kalplerde sevinç
uyandıran müjdeli konuşmalar yaparlar. Onlar mallarını ve canlarını
Allah’a adamışlardır. O’nun hoşnutluğunu kazanabilecekleri hayırlı
davranışlarda bulunarak en akılcı ve en kârlı alışverişi yapmışlardır.
Dünyada hep aranan ancak yaşanamayan mutluluğun gerçek mekânı olan
cenneti birbirlerine hatırlatır, sevinir, müjdeleşirler.
Ebu Hureyre’den(ra) rivayetle Peygamber(asm) şöyle buyurur:
"Aziz
ve Celil Allah: Ben iyi kullarım için hiç bir gözün görmediği, hiç bir
kulağın işitmediği ve hiç bir insanın kalbinden geçmeyen şeyler
hazırladım, buyurdu." Allah’ın kitabında bunu tasdik eden delil şu
ayettir: Artık yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne sevinçler
saklandığını hiç kimse bilemez."
(
Müslümanın Kalbine Sevinç Koymak başlıklı yazı
fuatturker tarafından
10.10.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.