TATİLİN DEĞERİ
 
Haziran ayındayız. Bu ayın bizde çağrıştırdığı ilk şey, tatil oluyor genellikle. Bu aya girdiğimizde herkes tatilini nerede ve nasıl geçireceğinin telaşına düşüyor. Otellere rezarvasyonlar yapılıyor,haftalar öncesinden yazlıkların temizliği ve bakımı yapılıyor.Günler süren uğraşlar sonucunda yaz tatilini geçireceğimiz yerler ve tarihler belirleniyor, sonrasında da o günleri yaşayacağımız günü hayal etmeye başlıyoruz.

“Niçin tatilleri bu kadar çok severiz? ” diye yıllardır düşünmüşümdür. Acaba bu aşırı tatil sevgisi bizde art niyetli kişiler tarafından mı yaygınlaştırıldı? Çalışmayı bir yük, tatili ise vazgeçilmez bir etkinlik olarak gören bir toplumdan başarı beklemek yanlış olur. Söz konusu olan tatili sevmek değil tabi ki ; kastettiğim şey, tatili çalışmaktan çok sevmek. Her fırsatta tatil yapmayı düşünmek. İş başındayken bile işi düşünmek yerine tatili düşünmek.

Bir insan çalılşmayı tatil yapmaktan daha fazla sevemez mi? Aslından biraz düşündüğünüzde, öz eleştiri yaptığımızda olması gerekenin bu olduğunu anlayacağız. Kişi için en kötü şey bir işe yaramamaktır. Kendisine kimsenin ihtiyacı olmadığını düşünen kahrolur, günden güne erir, tükenir. Demek ki çalışmak, bir ihtiyacı karşılamak insan olmanın gereklerinden... Çalışmalarımızdır, ürettiklerimizdir bizi değerli kılan. Sabahtan akşama kadar aylak gezen, hiçbir iş yapmayan tembel insanı kimse takdir etmez, ona kimse saygı duymaz. O halde çalışmayı daha fazla sevmek gerekmiyor mu? Bizi değerli kılan şeyi…

Rabbimiz kitabında “Kişi için ancak çalıştığı vardır.” buyuruyor. Geçmişte ve günümüzde herkesin sevdiği ve saygı gösterdiği başarılı insanlar yaptıkları tatillerle değil, yaptıkları güzel işlerle bu konuma çıkabiliyorlar. Onların nerede tatil yaptığını, nasıl eğlendiğini bilmeyiz, öğrensek bile hatırlamayız; ama başarılarını hiç unutmayız. Bu seçkin kişilerin hemen hepsinin tatil beldelerinde keyif çatarken değil, iş başında canla başla çalışırken ölümle tanıştıkları bilinen bir gerçektir.

Ne yazık ki ülkemde öğrencilerimizin en çok sevdği dersler boş geçen dersler, en çok sevdiği günler de tatil günleridir. Çevermizdeki insalara emekli olduktan sonra ne yapacaksınız diye sorduğumuzda “Bol bol yatacağım, tatil yapacağım.” cevabını alırsınız. Bu cevap “Emekli olduktan sonra işe yaramaz bir fert olacağım.” demekten başka bir şey değil de nedir? İşe buradan başlamak lazım. Olaylara bakış açımızı değiştirerek yaşamalıyız.

Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav) : “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.” buyuruyor. Değerlendirilmeyen her vakit, telafisi imkansız olan bir kayıptır. Yaşamımız boyunca ne kadar kaybımız olduğunu düşündük mü hiç? Öğrenciler için tatili çok olan bir ülkede yaşıyoruz. Üç ay yaz tatiliyle birlikte hafta sonu tatillerini hesapladığınız zaman yaklaşık olarak geriye altı aylık iş günü kalıyor. Biz çocukluk ve gençlik yıllarında vatandaşlarımıza tembelliği öğretiyoruz. Ondan sonra da bu insanlardan çalışmayı tatilden daha fazla sevmelerini bekliyoruz.

Öyle bir ülke hayal ediyorum ki. O ülkede yaşayan her fert; çalışmayı, üretmeyi en az tatil yapmak kadar, hatta tatil yapmaktan daha fazla sevsin. İş başında olduklarında yüzleri gülsün, yaptıkları işten büyük ölçüde zevk alsınlar, işyerlerinin kapısını heyecanla açsınlar, Tatil günlerinde çalışmayı özlesinler, “Yaptığım işi daha nasıl daha iyi yapabilirim.” diye düşünsünler. Böyle bir ülkede yaşayabilmemiz mümkün değil mi? Bence mümkün. İnsanlarımız isterse neden olmasın? Yeter ki önce siz isteyin.
( Tatilin Değeri başlıklı yazı AbdullahGndm tarafından 11.06.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.