Yaratılmışlar arasında mutlak manada kandıramayacağımız tek varlık kendimizdir. Hiç sevmediğimiz bir kişiye gayet samimi bir gülümsemeyle bakabiliriz. Yalnız başımıza kaldığımızda hiç yapmadığımız birçok güzel işleri sanki yapmış gibi başkalarının yanında ballandıra ballandıra anlatabiliriz. Hiç hoşlanmadığımız bir diziyi, bir sinemayı, herkes seviyor diye, biz de öve öve göklere çıkarırız. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Bütün bu işleri yaparken vicdan dediğimiz bir yargıç sürekli bizi ayıplar ve yargılar; biz ise ona karşı sağır oluruz, onun sesini susturmak için çeşitli çareler ararız.

Vicdanımızın susmaması bizim için çok önemli. Eğer vicdanımız susarsa, yanlışlara ses çıkarmazsa o zaman canavarlaşırız, bize kimse engel olamaz, her an bir kişiye zarar verebilecek tehlikeli bir varlık olmuşuz demektir. Allah böyle bir duruma düşmekten hepimizi korusun. Tarihte zulüm yapmış olanlar veya şu anda zulme devam edenler de sizin benim gibi bir insan, aramızdaki tek fark vicdanlarımız.

Şimdi "Ben çok dürüstüm." diyen herkes cesur bir yürekle kendine sorsun. Kendisiyle acımasızca yüzleşsin. Hayatımız boyunca yaptığımız işlerin hangilerini başkalarının övgüsünü kazanmak için yaptık veya hangi işleri başkalarının ayıplamasından korkarak yapmaktan vazgeçtik. Eğer insan başkalarını merkeze alarak yaşıyorsa hiçbir zaman kendine ait bir hayatı olamaz. Böyle bir insan hiçbir işte samimi değildir. Söylediği sözlerde yaptığı bütün işlerde, inandığı davada samimiyet aramak boşunadır. İçinde yaşadığı toplum olmasa ondan ne faydalı bir söz duyarsınız ne de faydalı bir iş yaptığını görürsünüz. Sadece kendisine yetecek kadar çalışır ve konuşur.

“İnsanın kendini sorgulaması niçin cesaret istesin ki ?” diyenler çıkabilir. Bu düşünce, sorgulama eyleminden ne anladığınıza bağlıdır. Eğer bu soylu eylemi sadece düşüncede kalan bir eylem olarak ele alırsanız cesarete ihtiyaç yoktur tabi. Sonuçta hayatınızda değişen hiçbir şey olmayacak, yaptıklarınıza üzüleceksiniz; ama yine olanca iki yüzlülüğünüzle yaşamaya devam edeceksiniz. İnanmadığınız, doğru bulmadığınız birçok sözü söyleyecek, istemediğiniz birçok işi severek yapıyormuş gibi davranmaya devam edeceksiniz. Ancak, sorgulamanın bir sonraki adımı olan “değişim” aşamasına geçtiğinizde artık karşınızda bir ordu bulacaksınız.

“Değiştim artık” dediğiniz an en yakınınız size “Önceki halinden memnunduk.” diyecek, sizden uzak durmaya çalışacaktır. Daha önce sizin işlerinizi anında yapanlar, sizlerle ilgilenmeyecek, yüzünüze samimiyetle gülenler, sizi gördüklerinde başlarını çevirecekler. O zaman anlayacaksınız ki siz kendiniz için değil çevrenizdekiler için yaşıyormuşsunuz. Etrafınızdakilerden çok azının sizi sadece siz olduğunuz için sevdiğini göreceksiniz. Böyle bir durumu keşfedebilmek çekilen bütün sıkıntılara değer. Artık kendinizi keşfetmenin hazzı size yeter. Eğer siz değişmeseydiniz etrafınızdaki sahte gülücükler, siz farkında olmadan, gözünüzü boyamaya devam edecekti.

Kendimizi keşfederek değişme aşamasına gelmek de o kadar kolay değil. Bunun için her yönümüzü tek tek değerlendirmeliyiz. Babaysak babalığımızı, anneysek anneliğimizi, evlat isek evlatlığımızı olması gerektiği gibi yapıyor muyuz? İdareci veya patron isek emrimiz altındakilerle ilişkilerimiz nasıl, eksiklerimiz neler? Bir iş yerinde veya resmi bir kurumda çalışan bir kişi isek görevimizi tam olarak yerine getiriyor muyuz? Oturduğumuz mahallede komşulara karşı davranışlarımız nasıl, onlarla anlaşabiliyor muyuz, onları ne kadar tanıyoruz? Yaşadığımız ülkenin daha iyi bir vatan olması için neler yapıyoruz. Her iki dünyamızda da mutluluk yolunu gösteren dinimizin gereklerinden ne kadarını yerine getiriyoruz.

Bütün bunlar bizi biz yapan yönlerimizdir. Hayattaki tek kaygımız her yönümüzle dosdoğru bir insan olmaya çalışmak olmalı. Eğer böyle bir kaygı taşımazsak etrafımızdaki hayvanlardan farkımız kalmaz. Hatta onlardan daha aşağı olabiliriz. Onlar da yerler, içerler, eğlenirler, aile kurarlar ve sonunda ölüp giderler.
( Ne Kadar Dürüstsünüz başlıklı yazı AbdullahGndm tarafından 8.03.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.