Kur’an ahlakının yaşam için ne denli önemli olduğunun bilincinde olmayan
insanlar, dinin ancak bazı konularda hayatlarına yön verebileceğini zannederler.
Yalnızca zorluk zamanlarında, büyük bir tehlikeyle karşı karşıya geldiklerinde,
ciddi hastalık geçirdiklerinde, güç yetiremedikleri bir korku yaşadıklarında ya
da ölümle karşılaştıklarında Allah’a sığınırlar.
Kendi belirledikleri
sözde doğru ve yanlışlara göre yaşayan kimseler, hayatın en önemli konusu olan
ahiret hakkında duyarsız ve umursamaz bir davranış sergilerler. Ancak bu seçim,
onlara hem ahiretlerini kaybettirir hem de dünyada güzel bir yaşamdan yoksun
bırakır. Yaşamın amacı aynı görüşte olan bu kişiler için birbirinden farklı
değildir: Sınırlı dünya hayatını kendilerince olabilecek en iyi koşullarda
yaşamak...
Söz konusu kişiler din ahlakından hayatları boyunca
olabildiğince uzak durur, dini konularda konuşmamaya özen gösterirler. Hatta
güzel ahlak göstermeyi, özverili davranmayı bir zayıflık ve saflık olarak
görürler. Onlara göre, insan ne kadar özveride bulunursa bulunsun, karşılığında
vicdansızlık bulur; dolayısıyla özveride bulunmak akılsızlıktır. Hiçbir çıkarı
yokken bir başkasına iyilik yapmak ve yaptığı için karşılık talep etmemek iyi
niyetli de olsa saflık değil de nedir?.. Bencillik bencillikle, kin kinle,
düşmanlık düşmanlıkla, sevgisizlik sevgisizlikle, saygısızlık saygısızlıkla
karşılık görmelidir; bu kişilere göre hayatın gerçek yüzü budur.
Vicdanları onaylamasa da birçok insan, çoğunluğun yaşam tarzına ayak
uydurmaya kendisini zorunlu hisseder. "Madem bu toplum içinde yaşıyoruz,
toplumun koyduğu kurallara ve belirlenmiş yaşam şekline uymak zorundayız "
diye düşünürler. Toplumun bireylerini hoşnut etmek en önemli görevlerinden
biridir.
Oysa çoğunluğun yöneldiği yaşam şekli -eğer Kur’an ahlakı
dışında bir yaşamsa-, uydukları kural ve yaptırımlar insanları doğruya
ulaştırmaz. Aksine Kuran’da, "Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak
olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar
ve onlar ancak ’zan ve tahminle yalan söylerler. (Enam Suresi, 116)
ayetiyle çoğunluğa uymanın, insanı yoldan saptıran bir tehlike olduğu haber
verilir.
Bu batıl ve şeytani sistemde yaşayan kişiler samimi müminlerin
uyarılarını; " Bunca insan yanılıyor mu, bu zamana kadar bunu kimse fark
edemedi de şimdi sen mi fark ediyorsun..." gibi tepkileriyle etkisiz hale
getirmeye çalışırlar. Böyle davranarak inanan insanları sindireceklerini
zannederler. Ancak bu yöntem, batıl inanç sistemlerinde geçerlidir. Samimi
müminler bu tarz tepkilerden Allah’ın izniyle etkilenmez, sabırla uyarmaya devam
ederler. İslam ahlakını yaşamaktan insanları alıkoyan en önemli unsurlardan
biri, akıl ve vicdanla değil, nefisle düşünmektir. Hak olana değil, batıla
uymaları, hem kendilerine hem de etraflarına maddi manevi büyük sıkıntılar verir
...
Çünkü gerçekten nefis, -Rabbim’in kendisini esirgediği
dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir… (Yusuf Suresi, 53)
Kur’an ahlakı, insan yaratılışına en uygun olandır. İnsanı
yaratan Allah, onun fıtratına en uygun yaşamı da Kur’an’da haber verir. Her
insanın kendi mantık örgüsüne ve birikimine göre yaptığı değerlendirmeler
sıkıntı getirir. Kur’an ahlakını yaşamayan insan bencildir; herşeyde kendi
nefsinin isteklerini gözetir. Ancak nefsin tutkuları doymak bilmez, insanı
azgınlaştırır. Yoksa insana ’her arzu edip dilekte bulunduğu’ şey mi
var? (Necm Suresi, 24) ayetindeki gibi, istekleri bitmez, insanı
bataklığa sürükleyecek kadar tutsak eder.
Nefsinin isteklerine ters bir
durum geliştiğinde, bu kişilerde ani tepkiler oluşabilir. Bu durum insanı
bencil, sevgisiz, kibirli, insaniyetsiz hale getirir. Söz konusu kimseler en çok
kendilerini severler. Yakınlarına, arkadaşlarına, ailelerine olan sevgileri bile
kesinlikle nefislerine uygun olmalıdır. Sevgilerinde Allah’ın hoşnutluğunu ve
rahmetini gözetmez, dünyevi çıkar ve beklentilere göre hareket ederler.
Gerçek din ahlakını yaşamak, Allah’ın emrettiği ahlaka ve Peygamberimiz
(sav)’in sünnetine uymakla mümkündür. Allah, "...Aralarında Allah’ın
indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve
tutku)larına uyma..." (Maide Suresi, 48) ayetiyle müminlerin ölçüsünün
ve rehberinin Kur’an ahlakı olduğunu bildirir. Bundan başka yol aramak, doğruya
götürmez, kurtuluşa ulaştırmaz.
Çünkü; "... (Güzel) Sonuç takva
sahiplerinindir ." (Kasas Suresi, 83)
(
İstek Ve Tutkular başlıklı yazı
fuatturker tarafından
23.10.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.