Kur’an, yaşamın her anında, küçük ya da büyük
her olayda Allah ile kesintisiz bir bağlantının devam ettiği ve her ortamda O’nu
anmaya yönelik bir iman anlayışı tarif eder. Müminin içinde bulunduğu her durum,
yaptığı her iş, yaşadığı her olay, onun Allah’a yakınlaşması, ahlakını
güzelleştirmesi, ecrini artırması için verilmiş bir fırsattır. Kur’an müminlere,
yaşamın her anında bunu nasıl gerçekleştirebileceklerine dair birçok
hatırlatmada bulunur. Bunlardan biri de evlere girerken selam vererek güzel
ahlak örneği göstermektir:
"... Evlere girdiğiniz vakit, Allah
tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin. İşte
Allah, size ayetleri böyle açıklar, umulur ki aklınızı kullanırsınız. " (Nur
Suresi, 61)
Ayetin ifadesiyle aklını kullanır ve anlamını derin
düşünürse, insan, verdiği selamla hem Allah’ın emrini yerine getirecek hem de
Allah’ın barış ve esenlik veren anlamındaki ‘Selam’ ismini anacaktır.
Selam, Kur’an ahlakının insanlar arasındaki sosyal ilişkilere getirdiği
bir güzelliktir. İnsanların birbirlerine güzel dileklerde bulunup sevgilerini
pekiştirme ve bağlılıklarını artırma vesilesidir. Bu şekilde insanlar arasında
sıcaklık ve yakınlık kurulur. Daha güzel bir selamla karşılık vermek ise Allah
Katında karşılığı ‘hesabı tam olarak yapılmış’ güzel bir davranıştır:
"Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam
verin ya da aynıyla karşılık verin. Şüphesiz, Allah herşeyin hesabını tam olarak
yapandır." (Nisa Suresi, 86)
Evlere girerken, ‘şeytandan
Allah’a sığınarak selam vermek’ de, insanın sinsi düşmanı olan şeytanın
varlığını diğer insanlara hatırlatmak ve ona karşı dikkatli olmak açısından
önemli bir uyarıdır. Ayrıca insanlara zayıf yönlerinden sokulmaya çalışan sapkın
şeytanı yaşanan ortamlardan -Allah’ın dilemesiyle- uzaklaştırma yönünde hayırlı
bir davranıştır. Mümin şeytanı kovma ve selam verme ibadetini alışkanlıkla
değil, bilinçli ve şuur açıcı şekilde yapar.
Cahiliye toplumunda, verilen
selamı almamak ya da duymazdan gelmek adeta bir üstünlük gösterisi olarak kabul
görür. Cahiliye insanı, sosyal statü olarak kendisinden daha aşağıda gördüğü
kişiyi ezmek gibi çirkin bir düşünceyle, bu davranışı sıklıkla sergiler.
Dinden uzak kişiler, genellikle selamı karşı taraftan bekler, ilk selam
veren olmanın küçük düşürücü olduğunu zannederler. Oysa müminler selamı ibadet
olarak yerine getirir ve karşılarındaki kişiye iyilik temennisinde bulunurlar.
Müminler selam vermek için sıra beklemez ve gerektiği an selam verirler.
Karşıdan beklemeden güzel bir davranışta bulunmak, üstün bir ahlakın
göstergesidir.
Ebu Hüreyre(ra)’den rivayet edildiğine göre
Resûlullah(sav) şöyle buyurur: "Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz
bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!" (Müslim, îman 93-94. Ayrıca
bk.Tirmizî, Et’ime 45, Kıyamet 56; İbni Mace, Mukaddime 9, Edeb 11)
Kur’an, "Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam
size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin."
(Nahl Suresi, 32) ayetiyle ölüm meleklerinin, inanan insanların
canlarını selam vererek aldıklarını bildirir.
Sabır ehli müminler
cennette, " Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu
ne güzel." (Ra’d Suresi, 24) sözleriyle karşılanırlar. Onların
"...oradaki dirlik temennileri: "Selam"dır; dualarının sonu da: "Gerçekten, hamd
alemlerin Rabbi olan Allah’ındır." (Yunus Suresi,10)
şeklindedir.
Yüce Allah, her türlü tehlikeden kullarını selamete çıkaran,
cennetteki kullarına selam edendir.
O Allah ki, O’ndan başka İlah
yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam’ır; Mü’mindir; Müheymindir; Azizdir;
Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir.
(Haşr Suresi, 23)
Sabreden kullarını seven Rabb’imiz, iman eden
kullarını yalnızca ahirette değil dünyada da güzel bir hayatla
ödüllendireceğinin müjdesini Kur’an’da şöyle haber verir:
Sizin
yanınızda olan tükenir, Allah’ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin
karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz. Erkek olsun,
kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz
onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en
güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 96-97)
Dünyadaki ve ahiretteki
güzel yaşam, sonsuz merhamet sahibi olan Allah’ın ’Selam’ sıfatının bir
tecellisidir. Yalnızca Yüce Allah’a kulluk eden, sadece Rabb’inin hoşnutluğunu
gözeterek salih amellerde bulunan mümin, ahirette de ’hoşnut edici ve hoşnut
edilmiş’tir ve konaklama yurdu artık cennettir.
Cennet de,
muttakiler için, uzakta değildir, (o gün) yakınlaştırılmıştır. Bu, size
vadolunandır; (gönülden Allah’a) yönelip-dönen (İslam’ın hükümlerini) koruyan,
Görmediği halde Rahman’a karşı ’içi titreyerek korku duyan’ ve ’içten Allah’a
yönelmiş’ bir kalp ile gelen içindir. "Ona ’esenlik ve barış (selam)la’ girin.
Bu, ebedilik günüdür." Orda diledikleri herşey onlarındır; Katımız’da daha
fazlası da var. (Kaf Suresi, 31-35)
Allah’ın Selam ismi,
cennetine aldığı takva sahibi kullarına verdiği selam anlamına da gelir.
Rabb’imiz, "Çok esirgeyen Rabb’dan onlara bir de sözlü "Selam" (vardır)"
(Yasin Suresi, 58) ayetiyle halis kullarına sözlü selamını müjdeler. Ve
hiç kuşkusuz O’nun vereceği selam, en büyük müjdedir.
Cennetin
kapısında, "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi
kalıcılar olarak ona girin." (Zümer Suresi, 73) sözleriyle karşılanan
müminlerin, sonsuz ödül yurdunda "birbirlerine olan dirlik temennileri:
"Selam"dır. (İbrahim Suresi, 23) ve orada saçma ve boş söz değil, yalnızca
“Selam”ı işitirler:
Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere
(onlara sunulur); Orada, ne ’saçma ve boş bir söz’ işitirler, ne günaha sokma.
Yalnızca bir söz (işitirler:) "Selam, selam." (Vakıa Suresi, 24-25-26)
Yüce Allah’ın dilemesiyle, umarız “Selam”la karşılanan, sonsuza
kadar da kutlu ve güzel yaşama temennisi olan “Selam” işiten kullardan oluruz.